1977 Kolera Salgını

Paylaş:

Dr. Muharrem Baytemür

Birkaç istisna dışında bütün dünya ülkeleri aylardır SARS COV 2 virüsünün sebep olduğu salgınla boğuşuyor. 3 milyondan fazla insanın enfekte olduğu, daha doğrusu virüsü aldığı tespit edilen 300 bin insanın ölümüne neden olan salgının ne zaman sonuçlanacağı tekrar bir dalga yapıp yapmayacağı ise soru işareti. Sağlık çalışanlarının büyük özverisiyle yaşama döndürülen hastalar, izole edilip bulaşın önlenmesi için gösterilen yoğun çabalar, eve hapsolmuş (işçiler hariç ) insanlar bir tarafta, diğer tarafta ise bozulan(!) ekonomiyi düzeltmeye çalışan dünya liderleri(!) Ülkemizde ise Ocak ayında bilim kurulunun uyarısına rağmen umre ziyaretlerini iptal etmeyerek hem gidenlerin hem de döndükten sonra temas ettikleri insanların enfekte olmasına neden olarak salgının yayılmasına katkı sunanlar, gecikerek de olsa alınan önlemleri sermaye baskısıyla gevşeterek AVM’lerin açılmasına neden olanlar, vatandaşta rehavet duygusu yaratarak toplu biraya gelişlerin önünü açmış, taziye çadırları kurulmuş, üfürükçüler sahnedeki yerini almış, bu salgında da suçlular bilinen yöntemlerle ilan edilmiş; LGBTİ+, HIV + ve zina (!)

 

Veba (roman) - Vikipedi

Tarihin çeşitli dönemlerinde de salgınlar olmuş, uzun süre insanlar çaresiz kalmış. Zaman ilerledikçe yönetsel deneyimin artması, bilimsel gelişmeler salgınlara yaklaşımı farklılaştırmış, kontrol edilmesi konusunda daha doğru adımlar atılmış, ancak savaşlar, göçler, yer değiştirme, ulaşım ve seyahatin artması salgınların geniş bir coğrafyaya yayılmasına neden olmuştur.

Ortaçağı kasıp kavuran, Avrupa nüfusunun üçte birinin ölümüne neden olan veba salgınından, yüz yıl önce İspanyol gribi ismiyle ( köken Avrupa’ya gelen ABD askerleri ) 50 ile 100 milyon ölümle I.Dünya savaşından daha fazla insanı öldüren salgına, yirminci yüzyılda özellikle Asya ve Afrika kıtası başta olmak üzere görülen kolera, veba salgınları önemli yıkımlara yol açmıştır ( Kolera salgını Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusunda ciddi düzeyde kayıplar yaratmıştır).

5194719351943

20. yüzyılda 300 milyon insanın ölümüne yol açan Çiçek hastalığının aşı sayesinde yok edilişinin üzerinden 40 yıl geçti.

Bundan 43 yıl önce coğrafyamızda patlak veren, 9 Eylül 1977 tarihli gazetelerde ilk defa duyurulan bir salgın ve dönemin yetkilileri, meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği, siyasiler ile vatandaşların tutumunu bugün yaşanan salgına bakışı değerlendirme açısından tekrar hatırlatalım istedik. Salgınlar ve düzeyi farklı da olsa o zaman ortaya konan yönetsel ve bilimsel irade ile bugünü hepimiz değerlendirebiliriz.

Suriye, Lübnan ve Ürdün’de başlayan ve çevre ülkelere de yayılan salgında Türkiye’den ülkelerine dönen bir Alman şoför ile İngiliz turistte görülmesiyle haberdar edildiğimiz kolera, Van’ın Çaldıran ilçesinde beş kişinin ölümüyle 15 Eylül’de gündeme oturdu. Akabinde ülkenin diğer ucunda İzmir’de iki polis memurunun kolera nedeniyle karantinaya alınması yaygınlık açısından önemli bir bulguydu. Dünya Sağlık Örgütü’nün Türkiye’yi salgın sahası içinde göstermesiyle İtalya ülkede yaşayan Türklerin üç gün içinde ülkeyi terk etmelerini isteyecekti. Bu arada Bursa Karamürsel’de bir mahalle “ Gizli Karantina!” altına alınıyordu.

Dönemin Diyanet İşleri Başkanlığı bugünle kıyaslanmayacak bir şekilde “Kolera sağlığı tehdit ediyorsa hacca gitmemeli” açıklamasını yapıyordu.

9 Eylül 1977

22 Eylül           

Bu arada ülkenin diğer bölgelerinde de kolera vakaları görülüyordu. Midyat’ta beş kişi kolera nedeniyle ölmüştü. Kolera Ortadoğu’da yayılırken Milliyetçi Cephe ( MC ) hükümetinin Milli Selamet Partili ( MSP ) Çalışma Bakanı “Hacca gidiş için engel yok” açıklamasını yapabiliyordu.

Yüksek Sağlık Şurası yaptığı toplantı sonrası hacca gidişin yasaklanmasını tavsiye edecek, hac için pasaport verme işlemleri durdurulacaktı. Bunun üzerine hacılar Avrupa yolunu kullanarak hacca gitmeye çalışacaktı.

29 Eylül

Demirel alışık olduğumuz üslubuyla “ Kolera konusunu hassasiyetle takip ediyoruz” diyerek hiçbir şey demeyecekti.

Koleradan ölümler devam ederken TTB Başkanı Dr. Erdal Atabek sürekli yazdığı gazete köşesinde kolera konusunda halkı bilgilendirmek amacıyla bir yazı kaleme aldı. Aynı zamanda TTB toplum sağlığı açısından hacca gidişin yasaklanmasını tavsiye ederken, Sağlık Bakanı Cengiz Gökçek                “ Kolerayı sürtüşme konusu yapmak devlet adamlığına yakışmaz” açıklamasıyla  siyasiler arasındaki görüş ayrılığını manşete taşımış oluyordu. Daha sonraki günlerde Bakanlar Kurulu’nun hac ve kolera konusunda anlaşamadığı haberi yine manşetten veriliyordu.

3 Ekim

Bu arada Başbakan Süleyman Demirel “Biz Rusya mıyız ki haccı yasaklayalım” çıkışıyla süreçte yerini alıyordu. TTB MK bir kez daha hacca gideceklerin kendilerinin ve ülkenin sağlığını tehlikeye atacakları uyarısında bulunuyordu. Bu tartışmalar sürerken Emniyet Genel Müdürlüğü il emniyet müdürlerine  “hac pasaportu çıkarmak isteyenlere kolaylık gösterin” telsiz emrini veriyordu.

13 Ekim                                     14 Ekim                                                                     

Cumhuriyet törenlerine katılan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk “Din siyasete alet ediliyor” açıklamasını yapmak zorunda kalıyordu.

Daha sonraki günlerde döviz bulamadıkları için eylem yapan hacı adayları Başbakanlığa yürüyecekti.

Süreç bu şekilde devam edecek, hacca gidişler büyük oranda olacaktı. Milli Selamet Partisi Genel Başkanı ve dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan Ortadoğu ülkelerini kapsayan gezisi sonrası ülkeye dönüşte kolera hac tartışmalarına son noktayı şu sözlerle koyacaktı; “ Suudi Arabistan’da koleraya değil, aksine kabız vakalarına rastlandığı ilmi raporlarla bildirildi”.

30 Ekim                                                               8 Kasım                               29 Kasım

43 yıl önce içinde bulunduğumuz coğrafyada patlak veren kolera salgını ülkemizde bu şekilde yaşanmıştı.

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi Arşivi