2018 Yılı Sağlık Bakanlığı Bütçesi ne getirdi?

Paylaş:

Dr. Vedat Bulut

ATO Yönetim Kurulu Başkanı

11 Aralık tarihinde başlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe görüşmeleri on iki günlük oturumlarla tamamlandı. TBMM Bütçe ve Plan Komisyonunda  sunulan yapıcı öneriler yine beklendiği gibi göz önüne alınmadı. Bu dönem tek farklılık Sağlık Bakanlığı ağ sitesinde bütçe ayrıntılarının kamuoyuna sunulmamasıdır. Sadece TBMM ağ sitesinden ulaşabildiğimiz tutanaklar ve konunun uzmanlarıyla görüşmelerimizle 2018 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesini sizler için inceledik.

2017 yılında gerçekleşen 31 milyar 741 milyonluk döner sermaye bütçesi, 2018’de tahmini toplam 33 milyar 583 milyon olarak öngörülmüştür. Yaklaşık yüzde 5,8’lik artış önümüzdeki dönem döner sermaye ödemelerinin ve bu kapsamdaki sağlık çalışanlarının ek gelirlerinin enflasyon verileri/TÜFE oranı altında kalacağı bellidir. Sağlıkta Dönüşüm’ün başlangıcından bu yana Türk Tabipleri Birliği’nin öngörüleri teker teker gerçekleşmektedir. Güvencesiz olan bu gelir sağlık emekçilerini hayat pahalılığına karşı koruyamayacak ve satın alma gücünü daha aşağılara çekecektir. Sağlık Bakanlığı kadrolarında artışlar da öngörüldüğünden, çalışanlar için Döner Sermaye bütçesinde yüzde 12,1’lik bir yükselmenin tamamının çalışanlara yansıma olanağı da bulunmamaktadır.

Katastrofik yıkıcı sağlık harcamalarının on binde 81 aileden 29 aileye düşmesi rakamlar üzerinde konuşurken umut verici olsa da, istatistiki yorumlama yanıltıcıdır. Mutlak yoksulluk, göreli yoksulluk ve insani yoksulluk düzeylerinden veriler elde edilmeden yapılan bu hesaplama gerçeği yansıtmaz. İnsani kaynak gelişimi, özgürlük, altyapı, temiz su kaynaklarına erişim, güvenli gıda gibi en temel gereksinimlerini karşılayamayan nüfusun artışı doğal olarak sağlık hizmetlerinden göreceli uzaklaşmayı getirmiş olabilir. Bu nedenle sağlık hizmeti almak için sisteme başvuramayan ve sağlık harcaması yükü oluşturmayan bir kitlenin gelişmiş olduğunu varsaymamız gereklidir.1,2  Belki de yazar Tahsin Yücel’in ‘’Gökdelen’’ romanında anlattığı ‘’Yılkı insanlar’’ Türkiye’de artmaktadır.3 Göç yollarında en yaşamsal gereksinimlerini karşılama mücadelesi verirken sağlığına vakit ayıramayan yurttaşlarımız var olabilir mi?

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’na ayrılan 53 milyon lira tutarındaki bütçenin ise sayın Cumhurbaşkanımızın hayali olan biyoteknolojik devinimi sağlayamayacağı, inovasyon, know-how ve patentli üretim aşamasına bizi taşımayacağı görülmektedir. Litvanya örneği incelendiğinde bu tür yatırımların milyar dolarla ifade edildiği ve sadece 2 yıl içerisinde tüm ülke için cari fazla sağladığı görülecektir.4 Bu öngörü sayesinde SSCB çözüldükten sonra iktisadi yapısını en önce düzeltebilen ülke Litvanya olmuştu. Liman gerektirmeyen ve mikrogramlarla ölçülebilen küçük bir miktarı bile binlerce dolar satış bedeliyle ihraç edilebilen ileri teknoloji (hi-tech) ürünleri bu bütçeyle geliştirilemez ve planlama hedefi tutturulamaz.

2003 yılındaki sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranının yüzde 39,5’tan yüzde 75,4’e yükselmesinin bir başarı olarak görülmesi bir diğer yanılsamadır. Kapitalist sistemin kışkırtılmış tüketim talepleri yaratarak sağlık sistemini reklamla pazarlaması ve algı yönetimi ilk değildir, yalnızca Türkiye’ye özgü de değildir. Hastane/AVM/Otel melezi büyük hastane işletmeleri ABD ve Birleşik Krallık’ta da denendi ve doluluk oranını yakalamak için kapatılan diğer orta ölçekli hastaneler kamuoyunun tepkisini çekti. Sistemin oluşturduğu devasa açık bir kara delik gibi bütçeyi yutmaya başladığında sürdürülebilirliğinin olmadığı görüldü. Kaldı ki anketin uygulamasının yöntemi ve içerdiği örneklem grupları iyi seçilmemiştir ve hipotezin nesnel ölçümlerini yapmaya yeterli değildir.

Kamu cari sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranını yüzde 3,7’den yüzde 4,7’ye taşımak ve OECD ortalaması olan yüzde 6,5’i yakalamaya çalışmak başlangıçta sağlığa daha fazla para ayrıldığı anlamına gelebilir, ancak derin analizinde sadece benzer niteliksizlikte sağlık hizmetinin daha pahalıya mal edildiğini görebiliriz.

Halk Sağlığı harcamalarında 2002’de reelde 3 milyar 577 milyon liralık bütçenin 2017’de 12 milyar 706 milyon liraya taşınmasıyla varılan 3,5 katlık artışı, örgütlenmemizin ana yasal dayanağı olan 6023 sayılı yasadaki ’’Halk sağlığını korumak ve geliştirmek’’ ilkelerini öncelediğimiz için, tabipler olarak memnuniyetle karşıladığımızı belirtmeliyiz.5 Ancak Entegre Sağlık Kampüsleriyle (Şehir hastaneleri) ve bir koyup üç alacak yabancı finansörlerin sağlık bütçesine dayadığı vantuz hortumlarla bu sistemin sürdürülebilirliği tehdit altındadır. Milyarlarca dolarlık yıllık rant içeren bu yap-işlet-devret (YİD) modelinin oluşturacağı güçlü lobinin ileriki dönemlerde halk sağlığını ikinci plana iten yatırım planlamaları yönünde Sağlık Bakanlığı’nı etki altına almaması nasıl sağlanacaktır?

Türkiye’nin sağlık alanındaki en büyük Kamu Özel İşbirliği projesi olan ve dünyanın tek parçada yapılan en büyük hastanesi unvanını taşıyan Ankara Şehir Hastanesi-Bilkent’in finansmanı için, yerli ve yabancı 8 bankadan 890 milyon avroluk proje finansman kredisi sağlanmıştır. Aldığı ödüllerse şunlardır: Bonds&Loans Turkey Awards-2015 tarafından 100 aday arasında En İyi Altyapı Finansmanı Ödülü,  Yılın En İyi Proje Finansmanı ve Yılın En İyi Sendikasyon Kredisi kategorilerinde ikinci gelerek aday olduğu 3 dalda, Project Finance International (PFI) Awards-2015 tarafından da Ortadoğu ve Afrika kategorisinde Yılın Anlaşması Ödülü’ne layık bulunmuştur.6

Bu bilgiler doğrudan tüm planlama, teknik alt yapı, lojistik faaliyetleri ve satın alımı, bina ve arazi hizmetleri, olağanüstü bakım, ortak hizmetler, tekstil, mobilya ve mefruşat, yer ve bahçe bakım ile diğer medikal ekip destek hizmetleri, ilaçlama, temizlik, güvenlik, çamaşırhane, idari ofis, atık yönetimi, otopark, catering, hasta yönlendirme ve refakat, resepsiyon ile taşıma hizmetlerini yürütecek konsorsiyum ana şirketinin resmi bilgileridir. Hastane en iyi mimari, en iyi sağlık hizmeti -ki henüz belirlenebilir koşullar yoktur- ödülleri değildir. Ödüllerin tamamı en iyi finansman anlaşmaları olarak kabul edilmiştir. Yani “Nasıl en iyi para kazandık?” ödülleri… Bu konudaki ayrıntılı belgelemeyi ve perde arkasındaki uluslar arası aktörleri, Türkiye’de bulunan bu kapitalist ahtapotun kollarını açıklamayı daha sonraki bir yazımıza bırakacağız.

 

2018 yılı bütçesinde emekli maaşlarının artışı için dönemin Başbakanı ve Cumhurbaşkanımızın 30 ay önce emekli hekimlere verdiği sözün yerine getirilmediğini görmekteyiz. Bu verilmiş sözün takipçisi olacağız. Henüz zorunlu hizmet ataması yapılmayan veya kazandıkları uzmanlık sınavı sonrası eğitimlerine uzun süredir başlatılmayan meslektaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi ve hekimlik onurunun zedelenmemesi Sağlık Bakanımız ve hükümetten taleplerimizdir. Türkiye insan kaynaklarını hoyratça israf edebilecek bir zenginlikte değildir. Bu uygulamaların sağlık sektöründe oluşturduğu zayıflığın anlaşılması ve sorunun düzeltilmesi beklentimizdir.

 

  • Marks G. Income Poverty, Subjective Poverty and financial Stress. Australian Government Social Policy Research Paper. 2007; No. 29.
  • Moller S., Bradley D., Huber E., Nielsen F. and Stephens J. D. Determinants of Relative Poverty in Advanced Capitalist Democracies. American Sociological Review. 2003; 68: 22-51.
  • Yucel T. Gökdelen, Can Yayınları (2012 Balkanika Ödüllü)
  • Dickman S. Lithuanian biochemist builds enzyme empire. 1992;257:1473-1474.
  • http://www.ttb.org.tr/mevzuat/index.php?option=com_content&view=article&id=14:tk-tablerblkanunu-6023-&Itemid=28
  • http://www.ccnholding.com/saglik.asp?LanguageID=1&cid=112&id=142&id2=144