2019 verileri ile 2020 değerlendirildi
Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu bu yıl gecikmeli olarak yayımlanan Sağlık İstatistikleri Yıllığında yer alan 2020 verilerinin birçoğunun 2019 yılına ait olduğunu açıkladı.
Hekim Postası
Yayımlanmaya başlandığı 1950 yılından bu yana her yılın Eylül ayında kamuoyuyla paylaşılan Sağlık İstatistikleri yıllığı 2019 verileri 2020 yılı yerine 2021 yılında yayımlandı. Yıllığın 2020 verileri ise 9 aylık bir gecikme ile kamuoyuyla paylaşıldı.
2019 verileri aynen kullanıldı
12 bölümden oluşan yıllıkta yer alan tabloların çoğu TÜİK’in her yıl yayımladığı veri setlerinden yararlanılarak hazırlandı. 2020 yıllığında yer alan verileri inceleyen ATO Halk Sağlığı Komisyonu “Ana Tanı Gruplarına ve Cinsiyete Göre Ölüm Nedenlerinin Dağılımı”, “Ölüm Nedenleri Dağılımının Uluslararası Karşılaştırması”, “Ana Tanı Gruplarına Göre Ölüm Nedenlerinin Dağılımı”, “Tanı Gruplarına ve Cinsiyete Göre Seçilmiş Nedenlerin Yaşa Standardize Erken Ölüm Hızları” gibi ölüm rakamlarının da içinde bulunduğu tabloların 2019 yıllığındaki halleriyle değiştirilmeden yayımlandığını belirtti. ATO Halk Sağlığı Komisyonu, yıllıkta gözlemlenen birçok verinin 2019 yılına ait olmasını “Bakanlık pandemi süresince yaptığını yapmaya devam etmiş, pandeminin ülkenin sağlığına olan etkisini kamuoyu ile paylaşmamıştır.” sözleri ile eleştirdi.
Doğru analiz için doğru veriler gerekli
2020 yıllığı tüm dünya ile birlikte ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 pandemisini görmezden geldi. “Yıllara Göre Enfeksiyon Hastalıklarının Vaka Sayıları” başlıklı bölümde AIDS, Kızamık, Sıtma, Tüberküloz hastalıkları ile ilgili 2020 verileri yer alırken Covid-19’a ait verilere yer verilmedi. 3. yılına giren salgına ilişkin hala şeffaf bir değerlendirme yapmayan Bakanlık, gün gün tuttuğu Covid kaynaklı ölüm verilerini yıllıkta paylaşmadı.
Yıllığın “Genel demografik veriler” başlığı altında kır nüfusunun yıllar içindeki azalma eğiliminin devam ettiği, yaşlı nüfus oranının artma eğiliminde olduğu, yıllık nüfus artış hızının bir önceki yıla göre dramatik bir şekilde azaldığı, kaba doğum ve toplam doğurganlık hızının azaldığı görüldü. ATO Halk Sağlığı Komisyonu bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı: “Yıllık nüfus artış hızının azalması doğurganlık hızının azalması ile ilgili olabileceği gibi, bununla birlikte kaba ölüm hızının artmasına bağlı olma olasılığı daha yüksektir. Ancak verilerde 2020 yılına ait kaba ölüm hızı verisi bulunmamaktadır. Ayrıca 2022 yılının Mart ayında yayınlanan TÜİK verilerine göre 2021 yılı için nüfus artış hızı tekrar yükselmiştir. Bu verilerin ölüm verileri ile birlikte değerlendirilmesi ancak doğru bir analizi sağlayabileceği için Covid-19 salgınının başladığı yıla ait ölüm verilerinin hala açıklanmamış olması TÜİK ve Sağlık Bakanlığı’nın cevap vermesi gereken en önemli sorulardan biri olarak ortada durmaktadır.”
Çabalara rağmen sezeryanda artış
Mortalite başlığında yer alan doğumda beklenen yaşam süresi verisinin ölüm istatistiklerinin yayımlandığı son yıl olan 2019 verisi olduğu dikkati çekti. “Bebek ölüm hızı”, “neonatal ölüm hızı”, “beş yaş altı ölüm hızı” ve “anne ölüm oranları”nın azalma eğilimde olup, dünya ortalamasının gerisinde ve OECD ortalamasının üzerinde kaldığı görüldü. Risk Faktörleri başlığı altında yer alan tek güncel tablo olan “20-79 Yaş Grubuna Ait Yaşa Standardize Diyabet Prevalansının Uluslararası Karşılaştırması” Türkiye’de diyabet prevelansının artmaya devam ettiğini ve yüzde 7 olan OECD ortalamasının 2 katını aştığını gösterdi.
Aşılama hızlarında ufak bir düşüş yaşandığını gösteren yıllıkta dikkat çeken bir diğer başlık Bakanlığın tüm çabalarına rağmen sezeryan doğum oranın bir önceki yıla göre artması oldu. Sezeryan doğum oranı ülke ortalaması yüzde 54,4’ten yüzde 57,3’e yükseldi. “Gebe, Bebek ve Çocuk Tam İzlem Oranları”nın bir önceki yıla göre bir miktar azalmış olmasını Halk Sağlığı Komisyonu birinci basamak sağlık kuruluşlarının görevi olan bu izlemlerin pandemi döneminde artan ve farklılaşan iş yükü sebebiyle azalmış olabileceği şeklinde yorumladı.
Pandeminin sağlığa yansıması
“Sağlık Hizmetlerinin Kullanımı” başlığı altındaki verilere göre 2019 yılında toplam yaklaşık 813 milyon olan hekime müracaat sayısı pandeminin etkisi altında geçen 2020 yılında 600 milyona indi. 2019 yılında kişi başı yaklaşık 10 defa hekime müracaat eden vatandaşlar 2020 yılında kişi başı 7 kez müracaat ettiler. Sağlık hizmetine erişimdeki aksama diş hekimliği başvurularında daha da arttı. Benzer şekilde hastanede yatan hasta sayısı, yıllık yapılan ameliyat sayısı, hastanede yatılan gün sayısı, organ ve doku nakli sayısı gibi verilerde de bir önceki yıla göre gerileme gözlendi. Halk Sağlığı Komisyonu bu verilerin pandemi etkisinde geçen 2020 yılının vatandaşların sağlık hizmetine erişimde yaşadıkları sıkıntılara işaret ettiğini belirtti.
Türkiye antibiyotik kullanımında hala ilk sırada
Bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 6’lık bir azalma gösteren Türkiye’nin ilaç satış hacmi 2020 yılında 2259 milyon kutu oldu. En çok kullanılan ilaçlar arasında antidiyabetikler, antidepresanlar ve solunum sistemi ilaçları yer aldı. Pandeminin etkisinde geçen 2020 yılında tüm dünyada azalma eğilimi gösteren antibiyotik tüketim miktarı bir önceki yıla göre düşmekle birlikte Türkiye, Yunanistan ile birlikte dünyada en çok antibiyotik kullanan ülkelerden oldu.
İstifalar personel eksikliği boyutunu artırdı
“Sağlıkta İnsan Kaynakları” başlığı yıllar içinde artış eğilimi olmasına rağmen Türkiye’nin hekim ve sağlık personeli sayılarında halen OECD’nin gerisinde kaldığını ve ülke içinde bölgesel eşitsizlikler yaşandığını gösterdi. Diş hekimi, eczacı, hemşire ve ebe sayılarında da Türkiye, OECD ortalamasının gerisinde kaldı. Halk Sağlığı Komisyonu bu tabloya ilişkin “Tüm bunlar, Covid-19 döneminde yaşanan sağlıkçı istifaları da hesaplara dahil edilince, personel eksikliği boyutunun daha da artmış olduğunu ifade etmektedir. Bu verilerle birlikte sayısal geriliği telafi etmek amacıyla eğitim içeriğinin ve altyapılarının niteliğine bakılmaksızın tıp, diş hekimliği ve eczacılık fakültesi açılmaya devam etmektedir.” değerlendirmesini yaptı.
Sağlığa ayrılan pay artsa da hala geride
Yıllıkta yer alan verilere göre toplam sağlık harcaması bir önceki yıla göre yüzde 24,3 artarak 249 milyar 932 milyon TL'ye yükseldi. Genel devlet sağlık harcaması yüzde 26,3 artarak 198 milyar 62 milyon TL'ye ulaştı, özel sektör sağlık harcaması ise yüzde 17,3'lük bir artış oranı ile 51 milyar 869 milyon TL olarak tahmin edildi. Genel devlet sağlık harcamasının toplam sağlık harcamasına oranı 2020 yılında yüzde 79,2, özel sektör sağlık harcamasının ise yüzde 20,8 olarak gerçekleşti. Toplam sağlık harcamasının sağlık hizmeti sunucularına göre dağılımı incelendiğinde, ilk üç sıra 2020 yılında da değişmedi. Sağlık hizmetleri ve ürünleri satın almak için başvurulan sağlık kurumları içerisinde en büyük payı 2020 yılında yüzde 49,4 ile hastaneler oluştururken, hastaneleri sırasıyla yüzde 25,2 ile perakende satış ve diğer tıbbi malzeme sunanlar ve yüzde 10,3 ile ayakta bakım sunanlar izledi. Kişi başına sağlık harcaması 2019 yılında 2 bin 434 TL iken, 2020 yılında yüzde 23,1 artarak 2 bin 997 TL'ye yükseldi. Toplam sağlık harcamasının GSYH'ye oranı 2019 yılında yüzde 4,7 iken, 2020 yılında yüzde 5,0 oldu. Cari sağlık harcamasının GSYH'ye oranı ise 2019 yılında yüzde 4,4 iken, 2020 yılında yüzde 4,6 olarak gerçekleşti. Ancak Türkiye bu oranlar ile OECD ülkeleri arasında son sırada yer aldı.