2019 Yılı Sağlık Bakanlığı Bütçesi

Paylaş:

Sağlık Bakanlığı Bütçe Sunumu, TBMM ağ sitesinden ulaşabildiğimiz tutanaklar ve konunun uzmanlarıyla görüşmelerimizle 2019 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesini sizler için inceledik. Sağlık Bakanlığı Bütçe Sunumunun geçtiğimiz dönemlerle kıyaslandığında önemli bir farkı bir tür Faaliyet Raporu halinde komisyona sunulmasıdır.

2018 yılında gerçekleşen Merkezi Yönetim Bütçesi’nde yüzde 28,7’lik bir artış yapılırken, TÜİK’in açıkladığı Ekim ayı TÜFE oranlarına uyulduğu gözlenirken, Sağlık Bakanlığı Merkez Yönetimi ve sağlık çalışanlarının etkilendikleri enflasyon aynı olmasına rağmen, aynı artışın sağlık çalışanlarının ücretlerine yansıtılmaması dikkat çekmektedir. Döner sermaye bütçesindeyse 2018 yılındaki 36 milyar 600 milyonluk gelirin yüzde 30’luk bir artışla 2019 yılı içerisinde sonlanacağı umulmaktadır. Sağlık bütçemizin sağlık çalışanlarına refah getirmeyeceği, zaten darlaşan geçimlerini daha zorlaştıracağı görülmektedir.

2003 yılındaki sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranının yüzde 39,5’tan yüzde 71,7’ye yükselmesinin bir başarı olarak görülmesi yanılsamadır. Anketin uygulama yöntemi ve içerdiği örneklem grupları iyi seçilmemiştir ve hipotezin nesnel ölçümlerini yapmaya yeterli değildir. Buna rağmen 2017 yılındaki yüzde 75,4’lük memnuniyet oranının düşüş eğilimine geçtiği de gözden kaçmamaktadır. On yıl öncesinin SUT fiyatlarında ısrar eden sistem hastaneleri ameliyat malzemesi satın alamaz, ameliyat yapamaz duruma sürüklemiştir. Özellikle 3. Basamak Sağlık Hizmeti sürdürmeye çalışan üniversite hastaneleri ödemelerini zamanında alamamakta ve aldığındaysa yüzde 30’a varan önemli kesintilerle karşılaşmaktadır. Üniversite hastanelerinin tedarikçilerine ödemeleri yapması 2-3 yıla kadar uzamakta ve bu da tıbbi malzemeler ve ek hizmetleri daha pahalıya mal etmesine neden olmaktadır. Sonrasında üniversiteler bu işi beceremiyor, bu hastaneleri de Sağlık Bakanlığı’na bağlayalım diyen zihniyetle, bu yönetim krizine neden olan zihniyet aynıdır.

Halk sağlığı harcamalarında 2002’de reelde 3 milyar 577 milyon liralık bütçenin 2017’de 12 milyar 706 milyon liraya taşınmasıyla varılan 3,5 katlık artış tarafımızca hoşnutlukla karşılanmıştı. Meslek örgütümüzün ana yasal dayanağı olan 6023 sayılı yasadaki “Halk sağlığını korumak ve geliştirmek’’ ilkelerini öncelediğimiz için, tabipler olarak memnuniyetle karşıladığımızı da belirtmiştik. Ancak Entegre Sağlık Kampüsleriyle (Şehir hastaneleri) ve bir koyup üç alacak yabancı finansörlerin sağlık bütçesine dayadığı vantuz hortumlarla bu sistemin sürdürülebilirliğinin tehdit altında olduğunu, milyarlarca dolarlık yıllık rant içeren bu yap-işlet-devret (YİD) modelinin oluşturacağı güçlü lobinin gelecek dönemlerde halk sağlığını ikinci plana iten yatırım planlamaları yönünden Sağlık Bakanlığı’nı etki altına alacağı endişelerimizi 2018 yılı bütçe incelememizde, yine aynı köşede, aktarmıştık.1 Bütçede artışın 2002 yılı reeline göre 3 kata yükseldiği tablosu (Sunumun 26.sf.)2 aslında bir yükselmeyi değil gerilemeyi ifade etmektedir. Bu artış, 2002 yılına kıyasla, 2017 yılında 4 kat ve 2018 yılında 3,5 kat olarak gerçekleşmişti. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın CNN Türk-Kanal D ortak yayınında şehir hastaneleri için söylediği gibi “Bu hastanelerin müşterisi inşallah çok daha artacak” sözleri (söyleşinin 32.dk) aslında neoliberal kapitalizmin iştahını özetlemekteydi.3 Halk sağlığını korumazsanız elbette hasta sayısı fazla olacaktır ve bunun bir övünme vesilesi olamayacağı açıktır.  Bu zihniyete hastaların müşteri olmadığını anlatmaksa olanaksız gibi.

Sağlık Bakanlığı Bütçesinin TBMM’de tartışıldığı oturumlarda Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca’nın içine düştüğü gaf unutulmaz olarak belleklerimizde kaldı. Sağlık Bakanımız şehir hastanelerinin ihale şartnamelerinin Resmi Gazetede yer aldığını defaten söyledi. Halbuki 25 milyar dolarlık yatırım bedeli öngörülen şehir hastanelerinin sözleşme, ihale şartnameleri ticari sır ve stratejik yatırım kapsamında tutularak kamuoyu ve ilgili meslek örgütleriyle paylaşılmamaktadır. Bırakınız bu kurumları mali yargı görevi yapan Sayıştay’la bile paylaşılmamıştır (sf.24, sf.28).4 Kamu idaresi tarafından cevaplandırılmak üzere Nisan 2018’de gönderilen rapor basında yer alınca, ilgili raporu hazırlayan heyet başkanı görevden alındı.5  Eylül 208’de kesinleşen rapordaysa zülfi yare dokunan bu hususlar çıkarıldı.6 Şehir hastanelerinin yapım işleri ve işletme dönemine ilişkin hizmet alımları, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunundan muaf tutulmuş ve sözleşmeler özel hukuk (?) hükümlerine tabi kılınmıştır. Ankara Tabip Odası olarak defaten bu şartnameleri talep etmiş olmamıza karşın tarafımıza verilmemiştir.

2019 yılı bütçesinin geneline ilişkin bir değerlendirme yapılacak olursa, hükümet tercihini inşaat ve enerji şirketleriyle, bankacılık sektöründen yana kullanmış, emekçilereyse “Aynı gemideyiz’’ söylemiyle sırtını çevirmiştir. Bu satırları yazarken herkesin merakla beklediği asgari ücret belirlenmemişti. Krizin bedelini krizi yaratanlara değil, alın terleriyle yaşamlarını kazanmaya çalışan emekçilere ödetecekleri bu mevcut bütçeden anlaşılmaktadır.

Tüm meslektaşlarımızın yeni yılını kutlarken, hepimiz için daha güzel günlerin gelmesini umutla beklemekteyiz.

https://www.sayistay.gov.tr/tr/Upload/62643830/files/raporlar/kid/2017/Genel_B%C3%BCt%C3%A7e_Kapsam%C4%B1ndaki_%20Kamu_%C4%B0dareleri/T%C3%9CRK%C4%B0YE%20KAMU%20HASTANELER%C4%B0%20KURUMU.pdf