Açlık Grevlerinde Hekim Tutumu

Paylaş:

ATO İnsan Hakları Komisyonu

Türkiye’de açlık grevlerinin büyükçe bir kısmı cezaevlerinde yaşanmaktadır. Yaşamdan ve yaşatmaktan yana olan bir mesleğin mensubu olan biz hekimler açlık grevlerini savunmadığımız gibi kabul de etmiyoruz. Ama ellerinde başkaca bir mücadele yöntemi olmayan mahpusların; bir hak arama yöntemi olarak ne yazık ki ülkemizde sıkça başvurdukları bir yöntemdir. Sağlık açısından olağan dışı bir durum olan açlık grevlerine karşı sorumluluğumuz bugüne kadar evrensel etik ilkeler, mesleki değerlerimiz ve ettiğimiz yemine göre belirlenmiştir. Uluslararası hekim belgeleri olan Tokyo ve en son 2017 yılında güncellenen Malta Bildirgelerinde açlık grevlerine ilişkin hekim tutumu özetle şu şekilde ifade edilmektedir.

*Hekimler becerilerini ve bilgilerini tedavi ettikleri kişilerin yararına kullanmalıdır. Bu ‘yararlı olma’ kavramının tamamlayıcısı ise ‘zarar vermeme’ ya da ‘önce zarar verme’dir (primum non nocere). Bu iki kavramın dengede tutulması gerekir. ‘Yarar’, kişilerin isteklerine saygılı olmayı ve refahlarını gözetmeyi içerir. ‘Zarar’dan kaçınma ise yalnızca sağlığa yönelik zararın asgari düzeyde tutulması değil, karar verme yeterliği olan kişilere zorla tedavi uygulanamayacağı ve onları zorla açlık grevinden vazgeçirmeye çalışılmayacağı anlamına da gelir. Yararlı olma, her durumda ve her ne pahasına olursa olsun, başka belirleyenleri dikkate almadan yaşamı uzatmaya çalışmak anlamına gelmez. Hekimler, bunun zarara yol açacağı öngörülen durumlarda bile, karar verme yeterliği olan kişilerin özerkliğine saygılı olmalıdır. Karar verme yeterliğinin kaybı, daha önce kişi yeterliğe sahipken yapay besleme dahil olmak üzere tedaviye yönelik verdiği red beyanlarının geçersizleştiği anlamına gelmez.

*Açlık grevi yapanlar beslenmeyi reddettiğinde, eğer hekim kişinin beslenmemenin yol açacağı olumsuz sonuçlar üzerinde tam ve doğru bir yargıya varacak yetenekte olduğu kanısında ise, bu kişiyi damardan beslememelidir. Beslenmeyi reddetmenin yol açacağı sonuçların hekim tarafından açlık grevi yapana açıkca anlatılması ve kişiden aydınlatılmış onam alınması gerekir. Açlık grevi yapanın konu hakkındaki görüşleri öğrenilemiyorsa ve kişinin önceden verdiği hiç bir talimat yoksa, hekim o kişi için en iyisini belirleyip yapmakla yükümlüdür. Bu açlık grevi yapanın fiziksel sağlığını olduğu kadar, bilinci açıkken ifade ettiği isteklerini, kişisel ve kültürel değerlerini de dikkate almak anlamına gelir. Açlık grevi yapanın önceki isteklerinin neler olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt yoksa, hekimler, üçüncü tarafların müdahalesinden bağımsız kalarak, hastayı besleyip beslememe konusunda karar vermelidirler. Ayrıca, bilinci kapalı hastaya yaklaşımı ortaya koyan Lizbon Bildirgesi ve hasta hakları bildirgesinde de yapılacak tıbbi müdahalelerde hastanın onamının alınması zorunlu hale getirilmiştir.

*Açlık grevlerinde “sıvı, B grubu vitamin, tuz, şeker ve karbonat” alımı yaşamsal olduğu kadar, sonlandıktan sonra kalıcı beyin hasarlarının önlenmesi açısından kritiktir. Açlık grevlerinin herhangi bir aşamasında cezaevi kurumlarının olası şeker, tuz ve vitamin yasağı yaşam hakkı bağlamında zamana yayılmış işkence ve kötü muamele olarak ele alınabilecek bir
tutumdur. Bu nedenle açlık grevi yapanların hekim ve sağlık çalışanları tarafından onamlarına uygun olarak düzenli takip edilmesi, ihtiyaçları olan su, tuz, şeker ve B1 vitamininin sağlanması, kendilerine bakamayacak duruma geldiklerinde refakatçilerinin olması, zor kullanmaktan kaçınılması gibi konular ek sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını engelleyecektir.

Açlık grevi yapanların açlık grevini bıraktıklarında en az sağlık sorunu yaşamalarına olanak verecek bakımın ve tedavi koşullarının sağlanması için çaba harcamak, yaşam ve sağlık hakkının gerçekleşmesi açısından çok önemlidir ve mesleki yükümlülüğümüzdür.