Analiz: Özel Hastaneler Yönetmeliğinin Ekonomi Politiği

Paylaş:

Analiz 

Dünya Bankası tarafından AKP iktidarında başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin hem sağlık organizasyonu hem işgücü planlaması hem de özlük haklarında yol açtığı sorunlar artıyor. Piyasalaştırılan sağlık hizmetlerinin Covid-19 salgını ve ekonomik krizle birlikte sarsılması, sağlık sermayesini yeni arayışlara yöneltiyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından Türkiye sağlık sistemini küresel markaya dönüştürmeyi ve müşteri portföyünü genişletmeyi amaçlayan 'Health Türkiye' ismindeki kampanya da bu arayışlardan bir tanesi.

Cumhurbaşkanlığı 2023 Stratejik Planına göre ilerleyeceği belirtilen 'Health Türkiye', resmi sitesi 6 dilde hizmet veren Uluslararası Hasta Destek Hattı ve memnuniyet anketleri, sağlık alanında uluslararası tanıtıma yönelik Sağlık İş Forumu ve fuar organizasyonlarını kapsayacak bir kampanya.

Sağlık Bakanlığı tarafından büyük bir coşkuyla duyurulan markalaşma stratejisinin altında yatan en önemli neden ise, küresel ölçekte 100 milyar doları bulan sağlık turizmi pazarında konum elde etmek istemeleri.

Kendisi de özel hastane zinciri sahibi olan Sağlık Bakanı Koca’nın 'Health Türkiye' aracılığıyla sağlık sisteminin tüm bileşenlerini metalaştırmak istediği anlaşılıyor. Bu aşamada sağlık mimarisinin üzerinde yükseldiği sağlık emekçilerinin de doğrudan markalaşma stratejisinin bir parçası olması isteniyor. Sağlıkta Dönüşüm’ün birinci fazında toplam kalite yönetimi ve yalın üretim gibi fabrika çalışma disiplini modelleriyle dizayn edilmek istenen sağlık sisteminde bu sefer işler o kadar kolay olmayacak.

Sağlıkta şiddet, özlük haklarının törpülenmesi, genç hekimlerin yoğun olarak hissettiği geleceksizlik duygusu, yurtdışına çıkışın artması Bakanlığın sağlık işgücü planlaması hesaplarını bozuyor. Bu nedenden ötürü 'Health Türkiye' despotik çalışma rejimi karakteriyle hayata geçiriliyor.

“Özel Hastaneler Yönetmeliği ile Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkındaki Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmelik” Ekim ayında Resmî Gazete’de yayımlandı. Sağlık Bakanlığı, bu yönetmelik değişiklikleri ile muayenehane hekimlerinin tanı ve tedavi amacı ile hastalarını özel hastanelere ve tıp merkezlerine yatırmaları, ameliyat ve girişimsel işlem yapmalarını yeni koşullara bağlayarak neredeyse imkânsız hale getirdi. Yapılan değişikliklerle:

* Muayenehane hekimlerinin bu şekilde tanı ve tedavi hizmetlerini yürütmeleri ancak özel hastane veya tıp merkezinde ilgili branşta boş uzman hekim kadrosu olması halinde ve yıllık sözleşme yapmak suretiyle mümkün olabilecektir.

* Boş uzman hekim kadrosu olmaması durumunda, özel hastane veya tıp merkezinin ruhsatında ve/veya faaliyet izin belgesinde kayıtlı o branştaki toplam uzman hekim kadro sayısının ancak %15’i kadar hekim (misafir/dış doktor) ile sözleşme imzalanması mümkün olacaktır.

Ankara Tabip Odası’nın bu konuyla ilgili yaptığı açıklamaya göre 1500’ü Ankara’da olmak üzere yaklaşık 7 bin muayenehane hekiminden ancak 500’ü hastanelerle sözleşme yapabilecek. Bu durum, mesleğini bağımsız olarak icra eden hekimlerin çalışmalarının kısıtlanması anlamına geliyor.

Düzenlemeye despotik niteliğini kazandıran şey, hekimlerin Anayasa’da ve ilgili yasalarda güvence altına alınan serbest çalışma hakkının gasp edilmesi ve özel hastane patronlarının inisiyatifine terk edilmesi. “Piyasa despotizmi” olarak bilinen bu süreçte özel hastane patronlarının sağlık sistemindeki pazar payı ve söz sahipliği “paydaşlık” adı altında artacak.

Sağlık Bakanlığı’nın sağlık turizmi pazarında özel hastanelere daha fazla alan açmasında iki neden bulunuyor:

  1. Şirketokrasi mantığına göre formüle edilen Kabine’de Sağlık Bakanı olmak üzere turizm, eğitim, ticaret gibi icracı alanlarda doğrudan özel sektörü temsil eden isimlerin yer alması. Kamu politikalarının “kamu yararı” yerine şirket sahiplerinin menfaatlerine göre oluşturulması.
     
  2. Sağlık turizmi pazarının hem nicel hem de nitel olarak genişlemesi. USHAŞ’ın verilerine göre 2019 yılında Türkiye’ye 662 bin 87 hasta sağlık turisti gelirken, 2020 yılında salgın nedeniyle bu rakam 388 bin 150’e geriledi. Ne var ki, yine aynı yıl 548 milyon 882 bin dolar sağlık turizminden gelir elde edildi. Salgının etkisini azalttığı 2021 yılında ise 642 bin 444 kişi sağlık turisti geldi ve 1.048.549.000  dolar gelir elde edildi. 2022 yılının ikinci çeyreğinde ise, tek başına 2020 yılını yakalayarak, 302 bin 177 sağlık turistinden 436 milyon dolar gelir elde edildi.

Küresel sağlık turizminde pazar konumunu artırmak isteyen Sağlık Bakanlığı, para ve hasta akışını doğrudan özel hastanelere yönlendirmek amacıyla sağlık turistlerinin ekseriyetle ilk tercih ettiği muayenehanelerin ve özel kliniklerin fiili olarak çalışmasını kısıtlamaya, serbest çalışan hekimleri özel hastaneler bünyesinde istihdama zorluyor. Tecrübe, uzmanlık, mesleki hüner ve yetenek açısından yetişmiş ve nitelikli hekimleri özel hastanelerde çalışmaya zorlayarak despotik sağlık işgücü planlaması yapılıyor. Turizm sektöründe turist başına 850 dolar olan değerin, sağlık hizmetleri sektöründe hasta başına 2 bin 850 dolara kadar çıkması özel hastanelerin iştahını kabartıyor.

Sağlıkta Dönüşümün yaldızları dökülürken devreye sokulan 'Health Türkiye', sağlık iç ve dış pazarını düzenleyen, özel sağlık sektörünü büyütmeyi amaçlayan bir kampanya. Ne var ki, hekimlerin çığ gibi büyüyen sorunlarına çözüm bulmak yerine, yenilerini ekliyor.