Ankara’da yine ek yerleştirme yapıldı, Yine ‘sıfır’’nüfuslu’ birimler boş kaldı.

Paylaş:

Ankara Tabip Odası Aile Hekimliği Komisyonu

Sağlık Bakanı Recep Akdağ bir konuşmasında ; ‘Sağlıkta dönüşümün birinci fazını tamamladık, ikinci faza geçiyoruz .’ dedi. Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinde ilk fazda aile hekimliği sistemini tüm Türkiye’ye yaygınlaştırdıklarını, ikinci fazda verilen hizmetin kalitesi ile ilgili yeni düzenlemeler getireceklerini aktardı. Birinci fazda tüm ülkeye aile hekimliği sistemini getirdiklerini söylemelerine rağmen hala hekimi, hemşiresi olmayan aile sağlığı merkezleri özellikle büyük şehirlerde ciddi bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Buna birinci basamak hekimleri ve hemşirelerinin her geçen gün artan iş yükü, iş güvencesinin olmaması, hafta sonu nöbetlerini kabul etmeyenlerin ceza puanları ile işten atılması tehdidi eklendi. Her geçen gün yeni katsayılarla maaşlarında düşüşler yaşandı. Koruyucu sağlık hizmetlerinin özüne ilişkin yapılması gereken düzenlemeler bir kenarda dururken, popülist politikaların gereği olan vatandaşların işlerinin hemen görülmesi talebi hekimleri bezdirdi. İşlerine yabancılaşan hekimler, yalnızca poliklinik hizmetleri yaparak, hastaların ‘kaydımı senden alırım’ tehdidiyle yaşamaya, hekimlik yapmaya çalıştı. İşine yabancılaşmanın yanında hemşire, tıbbi sekreter, çevre sağlığı teknisyeni ile birlikte vermesi gereken koruyucu sağlık hizmetlerinin bir hekim ve bir aile sağlığı çalışanına indirgenmesini şaşkınlıkla izledi. Arada kafasını kaldırıp, bu işte bir terslik var, bir şeyler yanlış gidiyor dediyse de bakanlığa sesini duyuramadı. Duyuramadı diyoruz, çünkü duyurabilseydi Sağlık Bakanı birinci fazı tamamladık, sıra ikinci fazda demezdi. Birinci fazın sorunlarını çözerdi.

4000 nüfusu olan bir aile hekiminin  bir tane aile sağlığı çalışanı ile tüm bu hizmetleri vermesi mümkün değildir. Bu koşullarda çalışabilmek için Türkiye’de aile hekimi başına düşen nüfus 2500’ün altına düşürülmelidir. Bu sayılar 2500’ün altına düşürülse bile yine de bir ekip hizmetine ihtiyaç vardır. Tüm sorunların aile hekimliği merkezinde çözülmesi de mümkün değildir. Devletin diğer kurumlarından yardım alarak çözmesi gereken sosyal problemler henüz tartışılmaya açılmadı bile.

Tüm bunlar olup biterken,  2016 Ağustos ayından beri Ankara İl Halk Sağlığı Müdürlüğü nüfusu düşürmek üzere toplum sağlığı merkezleri ile birlikte hummalı bir çalışma içerisine  girdi. Önce yeni mezun tüm hekimler toplum sağlığı merkezleri kadrosuna atandı. Sonra hemen bir ek yerleştirme yapıldı. Bakanlık yaptığı işten o kadar emindi ki, tüm boş birimler hemen yeni mezun hekimler tarafından paylaşılacak sandı. Ama istendiği gibi olmadı. Yeniden bir yerleştirme açıldı, yine istenen sonuç alınamadı. İl içerisinde iki yerleştirme yapıldıktan sonra iller arası yerleştirmeye açılan Ankara’daki aile sağlığı merkezleri  yine boş kaldı.

Son ek yerleştirme 2016/19’uncu ek yerleştirme olarak14.12.2016  tarihinde yapıldı fakat 136  birim hala boş durumda.  Bunlardan 22 tanesinin 320-4377 arasında değişen kayıtlı nüfusu mevcut. 9 birim KHK ile boşalan yerler. Bu birimlere yerleşen hekimler, eğer ayrılan hekim yargı kararı ile geri dönerlerse hiçbir hak iddia edemeyecekler.

116 birim ise ‘sıfır’nüfuslu birim. Yani hekimler burada çalışmaya başlar başlamaz diğer hekimlerde kayıtlı olan kişilerden dilekçe alarak, kendi nüfuslarına kayıt edecekler.

136 birimin 13 tanesinin mevcut odası var. Odası olanların kiraları 83,78 TL ile 962,56 TL arasında. 119 tane birimin binası ve odası yok. Bu birimleri seçen hekimler önce bir bina kiralayacak, kira kontratını bina sahibiyle yapacak, elektrik, su, doğalgaz aboneliği alacak. Binayı istediği sınıflandırmaya göre ya da kiraladığı binanın metrekaresi  hangi sınıfa  izin verirse ona göre tadilatını yapacak. Tüm izinleri aldıktan sonra yine sınıfına göre, dikkatinizi çekerim bölgenin ihtiyacına göre değil, personel çalıştıracak. Patron olduğu için çalıştırdığı personelin sigortasını yaptıracak. ASM’de tadilat, tamirat işleri bittiyse, şans eseri kendisiyle çalışacak bir aile sağlığı çalışanı bulursa hasta kayıtlarına girişecekler. Hastaları şu anda kayıtlı oldukları hekimden ayrılıp kendilerine kayıt yaptırmaları için ikna etmeleri gerekecek. Bu nasıl bir hekim profili, ne bekleniyor hekimlerden? Hekimler diğer hekimden daha iyi hizmet vereceğini mi vaat edecek, yoksa iş arkadaşının hekimlik yeterliliğini mi tartışacak hastayla.

Nitekim aynı bölge içindeki kimi aile sağlığı merkezleri  bu hizmet için göreceli düşünülmüş ve planlanmış kamu binalarında hizmet verirken; kimi aile sağlığı merkezleri bir apartmanın iki komşu dairesini birleştirerek oluşturulmakta, kimileri ise yine apartman altında dükkanlara sıkışarak alçı duvarlarla bölünmüş odalarda  hizmet vermektedir. Bu da 1.Basamak hizmetlerine ulaşmakta eşit ve hakkaniyetli davranması gereken kamunun bir sorunu haline gelmektedir. Kamu sorumluluktan  cari yardım adı altında parasını ödüyorum diyerek kurtulamaz.

Sayın Bakan, Siz bu koşullarda aile hekimi olmak ister misiniz?