Ankara’nın İlk Polikliniğinde Geçen 45 Yıl

Ankara’nın ilk polikliniği Anafartalar Polikliniğinin kurucusu Dr. Bülent Kalıpçı, ATO Genel Sekreteri Dr. Muharrem Baytemür ve TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Deniz Erdoğdu ile yaptığı görüşmede hem hekimlik mesleğinin hem Ankara’nın geçmişini anlattı.

Hekim Postası

“7 göbek Ankaralıyım” diyen Dr. Bülent Kalıpçı 1930 yılında Ankara Ulucanlar’da bulunan Kalıpçızade Konağında doğuyor. Dr. Kalıpçı’nın 1840’lardan bu yana ailesine ait olduğunu söylediği konak sadece Kalıpçı ailesinin geçmişinde değil Milli Mücadele tarihinde de önemli yeri olan yapılardan.

Sakarya Savaşı esnasında trenle Ankara’ya getirilen yaralıların tedavisinin yapılabileceği pek az yer olduğu için konağının bahçesi sahra hastanesi olarak kullanılmış o yıllarda.

Tahsilini Ankara’da tamamlıyor Dr. Kalıpçı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine giriyor. 1954 yılında fakültenin üçüncü dönemde mezun ettiği hekimlerden biri oluyor.

Serde Ankaralılık var

Dr. Kalıpçı’nın bütün hayatı Ankara’da geçiyor. “Serde Ankaralılık var. Ankara’dan çıkmak istemedim.” dese de aslında Amerika’ya gitmek için arkadaşları gibi o da bir şans yakalıyor.  Arkadaşları giderken o kabulünü almış olmasına rağmen Ankara’da kalıyor.  Dr. Kalıpçı kendisini büyüten ve okutan annesinin bu karardaki etkisini “Babamı 7 yaşında kaybettim. Annem okuttu ve mezun etti beni. Amerika’ya gitme fikrime karşı çıktı. ‘Seni bir sene sonra yanıma aldırırım’ diye teminat versem de kabul etmedi. O razı olmayınca ben de vazgeçtim.” sözleri ile anlatıyor.

Mezuniyetten sonra önce Refik Saydam’da bakteri immünoloji ardından Ankara Numune Hastanesinde enfeksiyon hastalıkları ihtisası yapıyor. Refik Saydam’da Dr. Nusret Fişek’in, Dr. Nusret Karasu’nun öğrencisi oluyor. “İşin mutfağından başlayarak yetiştik” diye tarif ediyor mesleğe adım atışını.

Refik Saydam ve Numune içimde acıdır

Gerek Refik Saydam gerekse Numune Hastanesi gündeme gelince hastanelerin bugünkü durumundan ötürü üzüntüsünü şöyle dile getiriyor Dr. Kalıpçı: “Orada yetişmiş olmanın etkisiyle benim için acıdır bu hastanelerin atıl hale getirilmesi. Refik Saydam eski gücü ve önemi ile devam etseydi pandemide Türkiye kendi aşısını bugüne kadar yapardı. Vaktinde bütün bulaşıcı hastalıkların aşısı ülkemizde üretiliyordu. Numune de benzer şekilde. Çok vaka görürdük Numune’de. Özellikle cerrahi branşta 6 aylık bir asistan bile apandist, mide ameliyatı gibi ameliyatları yapabilecek deneyime kavuşurdu.  Bu hastanelerin kapatılmasında tıbbi yönden bir haklılık payı bulamıyorum.”

Hastanelerin kapatılma gerekçesine ilişkin olarak “Şehir Hastanesi yapılsa bile Numune Hastanesi acil hastanesi olarak hizmet vermeye devam edebilirdi. Şehir Hastaneleri şehirden çok uzak, gitmek gelmek zor. Bina görkemli ama yönetimi nasıl olur, sağlık hizmeti sunumu için uygun mu?  Bunlar hep soru işareti.” değerlendirmesini yapıyor Dr. Kalıpçı.

Ankara’nın ilk polikliniği Anafartalar’da açılıyor

İhtisas bitince yeni kurulan SSK Hastanesinden çalışmak için başvuruyor Dr. Kalıpçı. Süreç uzayınca yakın arkadaşları ile görüşüp Anafartalar Caddesi üzerinde Cumhuriyetin ilk apartmanını kiralayarak Ankara’nın ilk polikliniğini 1960 yılında açıyor. Anafartalar Polikliniği’nde başta 6 hekim çalışıyorken sonradan bu sayı artıyor. O zamanlar bir uzman doktor 40 Lira muayene ücreti alırken poliklinikte 10 Liraya bakıyorlar hastaya. Bir müddet sonra Dr. Kalıpçı da evini polikliniğin üst katına taşıyor, evine paralel telefon hattı çektiriyor. Arabasında acil ilaçlar ve gerekli tıbbi aletlerini bulunduran Dr. Kalıpçı gecenin bir yarısı gelen telefonlar üzerine hastaya gidip gelmeye başlıyor. Severek yaptım işimi, sevmeden olmaz diyor Dr. Kalıpçı.

Tam 45 yıl bu poliklinikte hizmet veriyor Dr. Kalıpçı. Poliklinikte işler tutmaya başlayınca bunu bir özel hastaneye çevirmek için girişimlerde bulunuyor. Önce Talatpaşa Bulvarında ardından Ayrancı Şimşek sokakta iki ayrı bina için görüşüyor. Şartlar uymuyor ve özel hastane açma fikri Dr. Kalıpçı için gündemden kalkıyor. 1960 yılında açtığı Anafartalar Polikliniğinin faaliyetlerini bina sahiplerinin çıkmalarını istemesi üzerine 2005 yılında sonlandırıyor.

Konakta 14 Mart sergileri

Dr. Kalıpçı sadece mesleğine değil Ankara’ya ve sanata da düşkün. 21 yıl boyunca Ankara Klübünün başkanlığını yapıyor Dr. Kalıpçı. Sanata olan ilgisi ile de Dr. Kalıpçı ata yadigarı Kalıpçızade Konağının yüklük, kiler ve depo olarak kullanılan bölümlerini sanat galerisi, salonlarını ise şiir, edebiyat, söyleşilere ev sahipliği yapacak şekilde dizayn ettirerek sanatçıları ve Ankaralıları bir araya getiriyor.  Dr. Kalıpçı ayrıca bir hekim olarak 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla meslektaşlarının eserlerinin bu konakta sergilenmesine olanak tanıyor.