Ankara’nın Yanıbaşında Gizli Cennet

Dr. Mine Coşkun

ATO Genel Sekreteri

Ankara’dan günübirlik uzaklaşıp doğa ile baş başa kalınabilecek yerlerden biri Küre Dağları. Her mevsimi ayrı güzel bir coğrafya burası. Muhteşem doğası ile Küre Dağları Milli Parkı, Avrupa’da bir korunan alanda sürdürülebilir turizmin geliştirilmesi yoluyla tabiatın daha iyi korunmasını sağlamak amacıyla kurulan bağımsız bir organizasyon olan Pan Parks (Korunan Alanlar Ağı) sertifikası almayı hak eden Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın on üçüncü milli parkı.

Bu sertifikayı almanın pek de kolay olduğu söylenemez. 2000’lerin başında kurulan Küre Dağları Milli Parkı, bağımsız denetçilerin raporları doğrultusunda, zengin doğal miras, doğa yönetimi, ziyaretçi yönetimi, sürdürülebilir turizm stratejisi, yöresel ortaklıklar gibi bir dizi kriteri eş zamanlı yerine getirebildiğini kanıtlamasıyla sertifikasını 26 – 29 Eylül 2012 tarihleri arasında Finlandiya Doğa Koruma İdaresi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 11. Avrupa Yabanıl Günleri Konferansı’nda aldı.

Tek parça blok orman olarak dünyanın sayılı ormanlarından birine sahip olan Küre Dağları kayaç yapısı dolayısıyla birçok kanyon ve vadiyi de içinde saklıyor. İşte bu muhteşem güzellikleri Ankara Tabip Odası Kültür Sanat Komisyonu tarafından 18 Eylül günü düzenlenen Horna Kanyonu ve Ilıca Şelalesi turu ile keşfetme olanağı bulduk. Sabah 07.00’de 45 kişilik ekiple başlayan yolculuğumuzun ilk durağı Kastamonu’ya 5 kilometre uzaklıkta bulunan etrafı dağlar ve kayalarla çevrili içinden Zarı Çayının geçtiği Pınarbaşı ilçesi oldu. Öğle saatlerinde vardığımız Pınarbaşı’nda Kastamonu’ya ait lezzetleri tattıktan sonra otobüsle ilçe merkezine 3 kilometre uzaklıktaki Küre Dağları arasından çıkan Zarı Çayının yüzyıllara dayanan yolculuğu ile oluşan Horna Kanyonuna ulaştık. Kanyon içinde, 3 kilometre uzunluğundaki ahşap yürüyüş yolunda, çevredeki bitki örtüsünü, Zarı Çayının dik yamaçlarını, bazen yamacın tepesine konumlanmış yalnız ağaçları gözlemleyerek yaptığımız yürüyüşün sonunda Ilıca Şelalesine vardık. 10 metre yükseklikten dökülen suyun oluşturduğu doğal havuzun kenarında serinliğin ve manzaranın keyfini çıkarttıktan sonra rotamızı Ilıca köyüne çevirdik. Ilıca köyü içerisinde çay, kahve, gözleme molasından sonra bizi bekleyen otobüsümüzle Ankara’ya döndük. Hem şehrin karmaşasından uzaklaşmamızı hem hekimler olarak bir arada keyifli zaman geçirmemizi sağlayan bu geziye ait fotoğrafları sunarak 16 Ekim’de düzenleyeceğimiz Çitköy Alakamp gezisinde aynı keyfi birlikte yaşamayı diliyorum.