Anlatılan bizim hikayemiz

Paylaş:

Dr. Emel Bayrak

ATO Yönetim Kurulu Üyesi 

Bir yıl daha hafızalarımızın ve tarihin raflarındaki yerini aldı.

Yaşadıklarımızdan öğrendiklerimize yeni bir şeyler kattık isteyerek ya da istemeyerek, her geçen yıl olduğu gibi.

Yaşamlarımıza yeni girenler, yeri değişenler oldu. Değiştik, değişimin gelişimimize şans vermesini dileyerek.

’Hiçbir geçmişi olmadan, hiçbir malı mülkü olmadan, yaşamak için tümüyle başka insanlara dayanarak’’ milyonlarca bebek geldi dünyaya bu yıl.* Ursula Le Guin’in ikircikli ütopyası Mülksüzler’i okuduğumda, gerçekten de tam olarak bu şekilde geldiğimizi düşününce neden aynı güvenceyle devam edemiyoruz yaşamımıza diye çok düşündüm doğrusu. Sadece kendimizi güvende hissederek. Oysa ne toplumsal geçmişimizin travmalarından kurtulabiliyoruz ne de bugünü güvenle yaşayabilmek için geleceğe olan inancımız sakinleştirip yavaşlatabiliyor bizi. Hepimiz kaygı bozukluğu içindeyiz, en çok da geleceğe dair. Dünyaya gelirken sahip olduğumuz koşulsuz yaşam güvencesini, yaş almak, büyümek mi kaybettiriyor, neden ?

Ânı yaşamak, dünü değerlendirmeden, yarını düşünmeden yaşamak anlamına gelmiyor evet, yine Ursula Le Guin’in mülksüz bilim adamına söylettiği gibi ‘’geçmiş ve gelecek, bellek ve istekle şu anın bir parçası yapılmadığı takdirde hiçbir yol, gidecek hiçbir yer yok…’’* Peki ya ânı, bugünü, yani gerçekte yaşanabilecek tek zaman dilimini koşar adımlarla, farkına bile varmadan geçirmek zorunda kalırken, gelecek için ne vadediyor yaşam bize. Hastalıklar, mutsuzluklar, pişmanlıklar belki de kenarda biraz kağıt parçası. Konuyu ‘carpe diem’le açmışken, ‘anlatılan senin hikayendir’ diyen Horatius’la devam edeyim, ‘’yaşamı dolu dolu yaşayan kişi, dünyadan hoşnut bir konuk gibi ayrılır.’’

Bu evrende bizden başkalarının da varlığı, biricik oluşumuzdan daha olası. Kozmik açıdan bakınca ne kadar da önemsiziz. Dilerim önümüzdeki yıl tüm insanlık adına, şimdilik yaşam olduğunu bildiğimiz tek gezegende, kısa kısa rollere sahip olduğumuzu unutmadan, dünyayı, üzerindeki tüm canlılar için yaşanabilir halde bırakma onurunu yitirmeden yer alabilmek mümkün olsun.

Umarım ve dilerim ki gelecek yıl daha az acıya daha fazla sevince, toplum olarak daha fazla adalet duygusuna kapı aralayalım. İnsanlar tanıştıklarından ve yaşadıklarından memnun olsun. Bu arada bilim adamlarının açıklamalarına kulak verin; insanları uzun yaşatan, insan ilişkileri, dostluklar, sıkı aile bağları.

İnsan yaşamı ve onuru daha fazla el üstünde tutulsun. En çok çocuklar mutlu olsun, çocuklara yalnızca ‘çocuk’ densin, çocuk işte, başka sıfat olmasın, konu çocuklar olunca akan sular dursun.

Aşikâr ki tüm dünyada insanların daha iyi koşullarda yaşayabilmelerinin ardındaki en önemli destekleyici güç sivil toplum çalışmaları. Ve hatta ben, çoğunluk nüfusun yaşamındaki bunca yokluğa, yoksunluğa, yerinden yurdundan edilmişliğe, sömürüye ve haksızlığa karşı, dünyanın bir avuç gönüllünün çabasıyla dönmeye devam ettiğini düşünenlerdenim. Dilerim ki bu yıl daha fazla katkı olur meslek örgütlülüğü dahil bu çabaya.

Mesleğimizin aynı zamanda zorunlu olarak yaşam tarzımız haline dönüştüğünü düşününce hem mesleğimizin geleceği ve onuru hem de tek tek fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı yaşamlar sürebilmemizin yolu ancak birlikte hareket edebilmekten geçiyor. Gelecek yılla birlikte umarım bunu başarırız birlikte.

İyi yıllar.

*Mülksüzler – Ursula Le Guin