Aşısız çocuk sayısı gün geçtikçe artıyor, salgın tehlikesi büyüyor

 

Dünya Bağışıklama Haftası dolayısıyla Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası tarafından yapılan basın açıklamasında aşısız çocuk sayısının gün geçtikçe arttığına ve salgın tehlikesinin büyüdüğüne işaret edildi.

24-30 Nisan Dünya Bağışıklama Haftası dolayısıyla Türkiye’deki bağışıklama sorunlarına değinilen açıklamada, Türkiye’de bağışıklama hizmetlerinin toplum bağışıklığını sağlamak ve salgınları önlemek hedefi üzerinden yürütülmediği ve giderek toplum bağışıklığı sağlama hedefinden uzaklaşıldığı kaydedildi.

Aşılanmayan çocuk sayısı azımsanmayacak düzeyde

Türkiye’de halen aşılanmayan çocukların azımsanmayacak sayıda olduğu belirtilen açıklamada “Türkiye’de ilçe düzeyinde bakıldığında, difteri, boğmaca, tetanoz içeren beşli aşının 3. dozunun  %80 ve üzerinde olduğu ilçe sayısının 957 bölge içinde yalnızca 79 (%8) olduğu görülmektedir. Kızamık salgınlarını önlemek için gerekli %95 ve üzerinde aşılamanın sağlandığı ilçe sayısı yalnızca 53 (%6)’tür. Kızamık aşısının 2. dozu için kapsayıcılık ise sadece %3’tür.” ifadelerine yer verildi.

Aşılama hizmetleri kamusal bir sorumluluk

Sağlık hizmetleri erişmediği için aşısız kalan çocukların yanında aşı reddinin giderek artmasının bir başka toplum sağlığı sorunu olduğu kaydedildi. Açıklamada Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2011 yılında ailenin aşıyı reddetmesi nedeniyle 183 olan aşı olamayan çocuk sayısının, 2017’de 23 bine ulaştığı, bugün sayının çok daha fazla olduğu belirtildi.

Aşının aşıyla korunabilen hastalıklarla mücadelede çok önemli bir araç olduğu geçmişte çiçek ve çocuk felci hastalığının kökünün kazınması, yenidoğan tetanozu hastalığının elimine edilmesi, difteri hastalığının son 15 yılda yalnızca 1 olgu olacak şekilde azalması gibi övülesi başarılar elde edildiği bunda özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinde görev yapan hekim, hemşire ve ebelerin özverili çalışmalarının etkili olduğu vurgulandı.

Aşılama hizmetlerinin kamusal bir sorumluluk olduğu belirtilen açıklamada kamuoyunun bilimsel veriler ışığında aşıyla korunabilen hastalıklar konusunda aydınlatılması, aşı karşıtı tezlerin çürütüleceği eğitsel araçların geliştirilmesi ve risk altındaki kişilerin bağışıklama ile korunması konusunda yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği aktarıldı.