Asistan hekimlerin OHAL’de bitmeyen bekleyişi

OHAL ilanı sonrası kamudan darbecileri, cemaatçileri temizleme bahanesiyle başlatılan hukuksuz tasfiye süreci ve sonrasında getirilen güvenlik soruşturması zorunluluğu mesleğin başındaki hekimler için mağduriyet kaynağı oldu. İhraç ve güvenlik soruşturması engeline takılan genç hekimler, son yıllarda yaşanan büyük acıların yanında kendi mağduriyetlerini çekinerek de olsa Hekim Postası için anlattılar.

Hekim Postası                       

Hükümetin FETÖ ile mücadele için başlattığı ancak muhalefeti sindirme aracı haline dönen KHK’lerle 27 Temmuz 2016’dan bu yana yüz binden fazla kişi kamu görevinden men edildi.  KHK’lerle ihraç edilen hekimler arasında mesleğin henüz başındaki 303  asistan hekim de bulunuyor. İhraçlar sonrası artık kamuda çalışma hakları kalmayan asistan hekimler, ihraçları kendi lehlerine çeviren özel sektörün ağır şartlarını kabul etmeye zorlanıyor. Büyük kısmı da hastaneler yerine iş yeri hekimliğine yöneliyor. Asıl sorunu da aynı zamanda uzmanlık öğrencisi olan asistan hekimlerin eğitim haklarının gasp edilmesi oluşturuyor. Bu engele karşın asistan hekimler eğitim hakkında ısrarcı…

Dr. Süleyman Koyunsever

Mezun olur olmaz TUS’a hazırlanamadım malum ekonomik kaygılar, sosyal sorunlardan kaynaklı. Aile hekimliği yaptığım dönemde TUS’a hazırlandım ve Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon bölümünü kazandım. Bildiğim bir bölüm değildi ama girdikten sonra severek devam ettiğim bir bölüm oldu. Şimdi sınava girsem ilk tercihim olur. İlk ihraçlardan yaklaşık on ay sonra 25 Ağustos 2017’de ihraç edildiğimi öğrendim. Bu durum bana yabancı değildi çünkü her KHK’de birileri ihraç ediliyordu zaten. İhraçlar toplumsal bir yara olmuştu. Neyle suçlandığını dahi bilmeden, hukuksuz bir şekilde, yargı yolu kapatılarak sadece Resmi Gazete’de isimlerin yayımlanmasıyla fiili bir hale dönüşüveriyor ve  bu süreci de toplumun pek çok kesimi kanıksamış gözüküyor. Bu kadar haksız hukuksuz bir durum karşısında hak savunucularının bile sessiz kalması alışık olmadığımız bir durum oldu.

Benim ihraç olma durumum hukuksuz ve yine hukuksuz bir şekilde hak arama yolu da kapatılmış zaten. Ancak eğitim meselesi KHK ile de engellenmemiş bir hak olarak orda duruyordu. Ancak herkesin kafasında ihraç olmuşsa eğitim alamaz gibi yanlış bir kanı olduğunu gördüm ve bu yanlış kanıya itiraz etmeye başladım, Eğitim hakkı yasal bir haktır KHK ile engellenemez ve engellenmemişti de zaten. YÖK’ten, Rektörlükten, Dekanlıktan, Anabilim Dalı Başkanlığından eğitim hakkımın engellendiği ile ilgili herhangi bir yazı tarafıma tebliğ edilmedi. Eğitim hakkım devam ettiği için bölüm başkanı ile görüşmeye gittim, ‘ihraç olduktan sora eğitim hakkımın engellendiği ile ilgili tarafınıza herhangi bir makamdan resmî yazı geldi mi’ diye sordum, bölüm başkanının bana verdiği cevap ‘hayır öyle bir yazı gelmedi’ oldu. Ben de eğitim hakkımın devam ettiğini ve eğitim faaliyetlerine katılacağımı ifade ettim.

Ancak bunun üzerine bölüm başkanı haftada bir yapılan asistan seminerlerine katılmamı istememeye ve engellemeye başladı. Ben de eğitim hakkımı engellediği için kendisine tutanak tutuyorum. Bu yaşananlar karşısında tek başıma yapabileceklerim vardı ben de eğitim hakkımı talep ettim ve fiili duruma dönüştürdüm. Şimdi hastaneye gidiyorum. İlk gittiğim gün içimde tuhaf bir duygu vardı ama hastaneye gidip arkadaşlarımla bir araya geldiğimde tüm bu durum değişmeye ve bana iyi gelmeye başladı.

Her gün yoğun bakıma gidiyorum ve günlük eğitim faaliyetlerine, seminerlere katılmaya çalışıyorum ve bu girişimim devam edecek. Engellenirsem yine tutanak tutacağım. Hastane yönetimi de bölüm başkanıyla birlikte hareket ediyor sanırım. Manyetik kartlarımı bloke ettikleri için hastane asansör ve kapılarını açamıyorum ama yine de vazgeçmiyorum.

Özü itibarı ile KHK ile engellenmemiş bir eğitim hakkı insanların kafasında yasaklı gibi duruyor bu durumu değiştirmemiz gerek. Şu an bir yerde çalışmıyorum çünkü uzmanlık öğrencisiyim ve eğitimimi aksatmak istemiyorum. Dersler bittiğinde ne olacağını bilemiyorum. Uzmanlık sınavını yapacaklar mı, uzmanlık diploması alabilecek miyim bütün bu soruların cevabı belirsiz. Oysa farklı bölümlerde ihraç olup lisans, lisansüstü ya da doktora öğrencisi olup eğitimlerini resmi olarak sürdürenler var. Peki ben de uzmanlık eğitimi öğrencisiyim neden resmi olarak devam etmeyeceğim ki?  Eğitim hakkı ihraç meselesinin dışında ayrıca netleştirilmesi gereken bir konu. Bizler kamu görevinden ihraç edildik ama eğitim hakkımızı almamıza engel olan bir bilgi KHK metninde de yok.

Dr. Mihriban Yıldırım

Mecburi hizmetim süresince, çalışma koşullarının ağırlığından ötürü sınava istediğim gibi hazırlanamamıştım.  Mecburi hizmetimi bitirince istifa edip TUS’a hazırlandım. Temmuz 2015’de KATÜ Psikiyatri asistanlığına başladım. Bir yılın sonunda önce açığa alındım, sonra ihraç edildim. İhraç öncesi, KTÜ Rektörlüğü tarafından 5 Ağustos’ta ‘paralel devlet yapılanması ile ilişkili personel ‘ soruşturması kapsamında hakkımda soruşturma açıldı ve uzaklaştırıldım. İlişkilendirme gerekçesi ne soruşturma evraklarında ne de soruşturma sırasında sunulmadı, başlı başına usulsüz bir soruşturmaydı. Üniversite yönetimine savunma hakkımı kullanabilmek için hangi gerekçeyle hakkımda soruşturma açıldığını öğrenebilmek için yazılı dilekçelerle başvurdum. Rektörlüğün soruşturma komisyonuna, komisyonun rektörlüğe yönlendirdiği yazışmalar zincirinde son cevap ‘soruşturma ile ilgili bilgi talebiniz uygun görülmemiştir oldu.’ 1 Eylül’de ihraç edildikten sonra 27 Eylülde evime yapılan polis baskınıyla hakkımdaki ‘bylock’ iddiası ile yeni bir adli süreç başlamış oldu. Tam 1 yıl sonra beraat ettiğim dava asılsız iddiaları boşa düşürse de, üniversite yönetiminin savunma hakkımı kullanabilmek için tarafıma bildirmediği gerekçe sonraki süreçlerde nasıl, hangi mekanizmalarla böyle bir süreci başlattı bilmiyorum. Bizim bu cevapları öğreneceğimiz zamanlar da gelecek, sorumluların hesap vereceği zaman da. Biz bu arada dayanışmayı daha da büyütelim, mücadelemizi büyütelim ki o zamanı getirelim.

Uzmanlık eğitimim tüm asistan hekimler gibi olağan süreçlerde de gasp ediliyordu. Olağan üstü hallerde kamudan ihraç edilmemle birlikte en temel hakkım olan eğitim hakkım tamamen engellendi. Pratisyen hekim olarak, özel sağlık kuruluşlarında kendi alanımla ilgili bir şey yapamayacağım için buralarda çalışmayı şimdilik tercih etmiyorum. Bunun yerine kendi bölümümle ilgili  alternatif eğitimlere katılmaya çalışıyorum. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin yürüttüğü eğitimleri takip ediyorum, kongrelere katılmaya çalışıyorum. Olanak yaratabilirsem terapi kurslarına gitmeyi düşünüyorum.

Dr. Mustafa Yaşa

Son bir yılda insanlar neler yaşadı, o kadar çok ölüm yaşandı ki bunların yanında ihraçları konuşmak beni çok utandırıyor ama yaşadıklarımı anlatmam gerekirse

2014 yılında mezun oldum. Çermik Devlet Hastanesi Acil Servisinde pratisyen hekim olarak göreve başladım. İki yıl çalıştıktan sonra 29 Ekim’de yayımlanan KHK ile ihraç edildiğimi öğrendim. 25 Eylül 2016 TUS’una girmiştim. İhraç edildiğimi öğrendikten  iki ay kadar sonra sınav sonuçları açıklandı.

Belli bir puan aldım. İhraç olduğum için ne yazacağımı bilemiyordum. Kamudan ihraç olduğum için Eğitim ve Araştırma Hastaneleri yerine kabul edilme olasılığım olur diye üniversiteleri tercih ettim. Tercihim sonucunda Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon bölümü geldi.  Kayıt için gerekli evrakları götürdüm, başvurumu yaptım. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra kamudan ihraç edildiğim için uzmanlık eğitimine başlayamayacağımı belirten bir üst yazıyla evraklarım posta yoluyla geri gönderildi. Yanlış sorulardan ötürü sınav bir kez daha okununca puanlar değişti. Bir kez daha tercih yaptım. Bu kez de İstanbul Bağcılar EAH Anestezi ve Reanimasyon bölümüne yerleştirildim. Belgeleri Ankara’ya gönderdim.  Birlikte tercih yaptığımız bazı arkadaşlar eğitime başladı. Bunun üzerine Ankara’yı aradım telefona çıkan kişi “ Sizin gibi üç-dört kişi var. Size herhangi bir şey tebliğ edilmeyecek. Bile bile niye başvurdunuz” türünden bir şeyler söyledi.

Şu an diplomamız aktif. Özelde çalışabiliyoruz ama bu da beraberinde başka sorunları getiriyor. Örneğin Diyarbakır’da üç-beş özel hastane var ve bizim durumumuzdaki hekimlere çok sıkıntı çıkarıyorlar. Bir defa defoluymuşuz gözüyle bakılıyor bizlere, daha düşük ücretle daha çok çalışmamız isteniyor. Bazı arkadaşlarım kadrosuz çalıştırılıyor. Tıp merkezlerinde çalışan arkadaşlarımdan aylardır maaşlarını alamayanlar oldu. İş yeri hekimliği sertifikam var. Diyarbakır’da çalışmak istedim ama genelde devlet kurumlarıyla iş yaptıkları için ihraç edilmiş hekimleri çalıştırmak istemiyorlar. Hekimler olarak bizler yine bir şekilde ayakta durabiliyoruz ama diğer sağlık çalışanlarının durumu çok daha zor. Bir de yakın çevremizdeki kişilerin sanki keyfi işten ayrılmışız da boş geziyormuşçasına empati kurmadan sordukları sorular psikolojik yönden çok olumsuz etkiliyor. Ben de tüm bu sebeplerden ötürü bir nevi zorunlu göç ederek İstanbul’a geldim. İş yeri hekimliği yapıyorum. Tabii bu sürecin ne zaman ne şekilde sonuçlanacağına dair belirsizlik sanırım benim durumumdaki insanlar için en kötüsü.

Göreve güvenlik soruşturması engelli

İhraçlar kadar genç hekimleri mağdur eden bir diğer düzenleme de güvenlik soruşturması oldu. 29 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda geçen memur olabilmek için aranacak şartlara bir yenisi eklendi.  676 sayılı KHK’nin 74’üncü maddesiyle, memur olma genel şartlarına “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olma” şartı getirildi.  Böylelikle, güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmadan artık devlet memurluğuna girilemeyecek. 

Aylarca süren soruşturmalar yüzünden hekimler görevlerine başlayamıyor üstelik bu geçen süre mecburi hizmetten de sayılmıyor. Soruşturmaların nasıl bir düzen içinde yürütüldüğü ise belirsiz. Aynı kuraya başvuran hekimlerin bir kısmı tebligatlarını alıp göreve başlarken, büyük çoğunluğu hala beklemede. Öyle ki aynı kuraya katılan eşlerden biri göreve başlarken diğerinin soruşturma sonucu beklediği durumlar yaşanıyor.

Bunun yanında güvenlik soruşturmasına takılmak da bir nevi ihraç edilme anlamı taşıyor. Soruşturmadan geçemeyen hekimlerin kamuda çalışmanın yanında, uzmanlık eğitimi alma hakları da engelleniyor.

 

Dr. Fuat Polat:

Nisan’da mezun oldum. 15 Haziran’da Bingöl Genç Devlet Hastanesine pratisyen hekim olarak atandım. Güvenlik soruşturmasının sonucunu bekliyordum. 17 Eylül’de Sağlık Bakanlığı Atama Birimini aradığımda güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığını, tebligatın bir hafta içinde elimde olacağını öğrendim. Böyle olunca göreve başlayamadım. Evliyim, bir-iki aya göreve başlayacağımı düşündüğümden eşya almıştım. En zoru da bu süreçte aile ve akrabalar arasında yöneltilen “ ne yaptın, ne suç işledin” sorularına cevap vermek oldu.

Şu an çalışmak için özel hastanelere başvuruyorum ancak böylesi bir durumu öngörmediğim için herhangi bir hazırlığım, bir tecrübem yok. Özel hastanelere yaptığım başvurularda “mecburi hizmeti neden yapmadınız” sorusuyla karşılaşıyorum, tecrübesiz görerek işe almak istemiyorlar.

Hekim arkadaşlarım içinde güvenlik soruşturması nedeniyle TUS’u kazanıp eğitime başlayamayanlar var. Oysa ben de dahiliye uzmanı olmak istiyordum. Güvenlik soruşturmasına takılmam devlet üniversiteleri ve devlet hastanelerinde uzmanlık eğitimi almamın da önünü kapatmış oldu.

Dr. Pelin Yargıç

2 Ağustos tarihinde ‘76. Devlet Hizmet Yükümlülüğü Kurası’ çekildi ve ben mecburi hizmet yapacağım yeri öğrenmiş oldum. Ancak yeni görev yerime gidebilmem için Bakanlık web sitesinde bir tebligatın yayımlanması gerekiyor. 22 Ağustos tarihinde yapılan tebligatta benim de katıldığım kuraya giren hekimlerin bir kısmının ismi açıklandı ancak çoğu hekimin ismi bu listede yer almadı. Benim ismim de bu listede olmadığı için asistanlık eğitimimi tamamladığım kurumda uzman doktor olarak göreve devam ediyorum. Bu arada 77. Devlet Hizmet Yükümlülüğü Kurasına girenlerin tebligatı yapıldı bizlerse hala bekliyoruz. Bu gecikmenin hem OHAL’den ve buna bağlı gelen güvenlik soruşturmasından, hem de sağlık bakanlığının taşınmasından ve yakın zamanda yönetim kademesindeki  yapısal değişiklikten kaynaklı  olduğu söylentileri var. Güvenlik soruşturmasının 5 aya kadar uzadığı durumları biliyoruz ancak yaklaşık 2-3 ayda tamamlandığını düşünerek bugün yarın bir tebligat yapılacağını tahmin ediyorum. Ancak kesin bir şey bilmiyoruz.