Ataması yapılmayan hekimler

Paylaş:

Dr. Vedat Bulut

ATO Yönetim Kurulu Başkanı 

Ankara’da mezuniyet törenleriyle 1400 genç tıbbiyeli meslektaşımızı kutladık.  Fakülteye girerken umutları olan, gözleri kıvılcım saçan genç meslektaşlarımız şimdi TUS sınavına hazırlanacaklar ve kurumlara atamaları için bekleyecekler. Akranları arasında binde birlik dilimlere giren başarılarıyla, yüksek zeka düzeyleriyle zor ve 6 yıllık uzun bir eğitimi bitirdiler. Onları yetiştiren aileleri, anne ve babaları, yetişmelerinde büyük emekleri olan seçkin öğretim üyeleri eserleriyle gurur duydular.

2017 yılında sayısı binlerce olan genç mezun OHAL nedeniyle uzamış güvenlik soruşturmasını beklemek zorunda kaldı. Türkiye’de hekim açığı olan pek çok bölge bu nedenle bekledikleri hekimlere zamanında kavuşamadı. Bu hekimlerin 400 kadarı biraz daha uzun bekledi. Sekiz ay süren güvenlik soruşturması pek hayra alamet sayılmazdı. Sonrasında 250 hekim atamalarının yapılmadığını ve 657 sayılı DMK’nın 48. Md. birinci fıkrasının (A) bendindeki atama şartlarını taşımadıklarının anlaşılmış olduğunu belirten beş satırlık yazı aldılar devlet yöneticilerinden.

Bu hekimlerin adalet önünde aldıkları bir ceza yoktu, öğrenciliklerinde disiplin soruşturması bile geçirmemişlerdi. 657 sayılı kanunun bu ilgili maddesine 676 sayılı KHK’nın 76. md.si ile eklenmiş bir 8. md. bu hukuksuzluğun temelinde yatan nedendi. Biat kültürünü yaymak isteyenler, gençleri sorgulamayan, soru sormayan, eleştiri üretemeyen insanlar haline getirmek için metamorfoz süreci başlatmışlardı. Sosyal medya paylaşımları veya beğenileri, bir öğrenci etkinliğinde bulunmuş olmaları, hatta anne ve babalarının siyasal parti üyelikleri bile atanmalarına engeldi. Belli ki Yıldız Sarayı hafiyeleri işbaşındalar.

Bir zamanlar firavunlar da can alıp can verdiklerine, tebalarının karınlarını kendilerinin doyurduklarına inançlarıyla tanrısallık atfetmekteydiler kendilerine. Şimdiki çağın yeni hükmedenleri yüzlerce hekimi yargı kararı olmaksızın işsiz bırakıyor ve eğitim haklarını bile ellerinden almaktan, hukuku çiğnemekten çekinmiyor.

Bu gençlere tek bir yol bırakılmıştır. Kirli ellerin hazırladığı fişlemeleri yargı yoluyla istemek ve buna itiraz etmek. Uzun sürecin sonunda gerekirse AİHM’de dava açarak tazminat haklarını almak ve zedelenen onurlarını korumak. Genç hekimlerin bir kısmı bu durumu aileleriyle bile paylaşamamış durumdadır. Kendilerini yıllarca zorluklar içerisinde okutan ailelerine bunu nasıl açıklayacaklarını bilmiyorlar.

Buradan ifade etmek isteriz ki, hekimlik mesleğinin temiz beyaz dünyasını iftiralarla ve iktidar hırslarınızla kirletmekten vazgeçiniz. Genç hekimleri etnik, siyasal düşünce, ailelerinin yapıları ve husumetlerinizle ayrımcı tutumlarla mağdur etmeyiniz. Dünün mazlum kılığına girmişleri olarak bugünün zalimleri olmayınız.