ATO'dan

Paylaş:

 

Haziran ve Temmuz ayları da hekimler ve sağlık çalışanları açısından mücadeleyle, hak aramayla geçti. Sağlıkta şiddet ise ölüme varan bir noktaya kadar geldi ne yazık ki!

Aralık 2021 başında TBMM’de bütün siyasi partilerin ortaklaştığı, ancak hemen akabinde geri çekilen özlük hakları düzenlemesi, Haziran ayında çok daha geri bir düzeyde Meclis’e sunuldu ve yasalaştı. Hekimler açısından iki önemli düzenlemeyi de içeriyordu Aralık’ta getirilen yasa;

- Emekli aylıklarına yansıyacak olan ek gösterge uzman hekimler için 17 binden 40 bine, pratisyen hekimler için 13 binden 33 bine çıkıyordu

- Bir diğer düzenleme ise, emekli sandığından emekli olup çalışan hekimlerin maaş kesintisi kaldırılıyordu.

Haziran ayında kabul edilen düzenleme ile ek gösterge uzman hekimler için 40 bin yerine 26 bin, pratisyen hekimler için 33 bin yerine 20 bin oldu. Emekli maaşlarına bir depo benzin zammı geldi (halihazırda bir depo da yapmıyor).

Maaş kesintisini ortadan kaldıran madde ise düzenlemeye dahil edilmedi. Bu da günümüzde emekli olup çalışan hekimlerin maaşında 8500 TL’ye varan kesinti demek oluyor.

Yetersiz düzenlemeler karşısında Türk Tabipleri Birliği ile sağlık meslek ve emek örgütleri hep birlikte 15 Haziran’da bir günlük iş bıraktı. Sağlık hizmetlerinin sağlıkta dönüşüm programı nedeniyle içinde bulunduğu şiddet ortamı, liyakatsizlik, mobbing, uzun ve yorucu çalışma saatleri, beş dakikada bir muayene, niteliğin gittikçe düşmesi ve yönetilemez hale gelmesi yaşanan sorunların temelini oluşturmakta.

Yaklaşık 10 aydır sürekli hale gelen eylem ve etkinliklerle taleplerini dile getiren hekim ve sağlık çalışanlarının sesinin yönetenler tarafından duyulmadığı çok açıkça görüldü. Gerek özlük haklarına yönelik yetersiz düzenleme, gerekse önerilerimizi dikkate almadan çıkarılan şiddet ve tıbbi kötü uygulama (malpraktis) yasaları var olan sorunları çözmekten oldukça uzak görünüyor. Tarif edilen “Mesleki Sorumluluk Kurulu”nda meslek örgütlerinin temsilcileri olmadığı gibi, yedi kişilik yapının beş tanesi bürokratlardan oluşmakta.

Şiddet suçu ise Sağlık Hizmetleri Temel Kanunundan daha görünür! olması için CMK’ya alındı. Yaralama tutuklama nedeni oldu. Özel sağlık sektöründe çalışanlar ise düzenlemenin dışında tutuldu.

Sağlıkta şiddet gün geçtikçe dozunu artırdı. 6 Temmuz günü Hacettepe Tıp Fakültesi Psikiyatri ABD öğretim üyesi Doç. Dr. Koray Başar kendisini daha önce de rahatsız eden kişiler tarafından evinin önünde saldırıya uğradı. Saldırıyı kınamak için ertesi gün yaptığımız basın açıklaması sonrası, Konya Şehir Hastanesi’nde çalışan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ekrem Karakaya’nın hasta yakını tarafından çalıştığı hastanede silahlı saldırı sonucu öldürüldüğünü haber aldık. Önlen(e)meyen şiddetin geldiği nokta bir meslektaşımızı hayattan, sevdiklerinden kopardı.

TTB ile sağlık meslek emek örgütleri 7-8 Temmuz günü tüm yurtta iş bırakma kararı aldı. Türkiye’nin her tarafında sağlıkta şiddeti ve ölümü protesto etmek için yapılan iş bırakma yoğun katılımla gerçekleşti. Birçok ilde yapılan basın açıklamalarında sağlıkta şiddetin geldiği boyut dile getirildi. Sağlık Müdürlükleri önüne siyah çelenkler bırakıldı.

8 Temmuz günü Bilkent Şehir Hastanesi’ne komşu olan Sağlık Bakanlığı’na bırakacağımız “Yastayız İsyandayız” yazılı siyah çelenke arabadan indirilir indirilmez hukuksuz bir şekilde polisler tarafından el konuldu. Görüşmeler neticesiz kalınca hastane bahçesinde saygı duruşu, oturma eylemi ve forum yapıldı. Bu hukuksuzluğa karşı Ankara Tabip Odası olarak suç duyurusunda bulunduk elbette.

Bu satırları yazarken şiddetin boyutu açık ölüm tehdidine ulaşmış, Prof. Dr. Esin Şenol’u hedef alan bu tehdit, bilime, akla, gerçeğe ve de aşı karşıtlığıyla vatandaşlarımızın sağlık hakkına yönelik bir tehdide dönüşmüştür. Bizler bilimin, aklın, bilim insanlarının ve de halkımızın yanında olmaya devam edeceğiz.

Tıp eğitiminin gerek mezuniyet öncesi gerekse uzmanlık dönemi niteliği göz ardı edilerek kontenjanlarının artırılması önümüzdeki süreçte ciddi anlamda sağlık hizmetlerini etkileyeceğinin habercisi. 2022 Tıp Fakültesi kontenjanları 14 bin 637’si Devlet üniversiteleri, 3 bin 273’ü Vakıf üniversiteleri, 224 MSB ve İçişleri Bakanlığı için ve de KKTC’de 224 öğrenci ile 18 binin üstüne çıkmış durumda. Birçok tıp fakültesi akreditasyon işlemlerini henüz tamamlamamış ya da akredite değil.

Nisan 2022 TUS kontenjanları ise bir önceki döneme kıyasla iki kat artarak 12 bin 294 oldu. Eğitim olanakları, alt yapı, eğitici insan gücü planlaması yapılmadan uzman açığını kapatmaya yönelik yapılan bu uygulama bilimsel ve eğitsel açıdan niteliği sorgulanan bir durum yarattı.

TUS tercihlerinde ilk altı sırayı dermatoloji, radyoloji, FTR, göz, plastik cerrahi ile çocuk ruh sağlığı alırken, son sıraları Acil, Beyin Cerrahisi, Genel Cerrahi, KVC, Göğüs Cerrahisi ile Çocuk Sağlığı ve hastalıkları almış, birçok yerde tercihler kontenjanların altında kalmıştır. (ATO web sayfasında ayrıntılı bilgi mevcuttur).

Yaklaşık 10 yıl önce Ankara Tabip Odası ve Tıp Öğrenci Kolu’nun yoğun mücadelesi ve TBMM’de bir doktor milletvekilinin ısrarlı çabasıyla intörn hekimlere yönelik ücret kazanımı (asgari ücretin üçte biri) mücadelenin devamı ve son dönem eylemliliklerdeki taleplerimizden bir tanesi olan ücretin asgari ücret düzeyine yükseltilmesi en yetkili ağızdan dile getirilmiştir. Bu önemli kazanımın yasalaşmasının takipçisi olacağız.

Bu yıl Ankara’da bulunan tıp fakültelerinden dereceyle mezun olan hekimlerimize Ankara Tabip Odası olarak mezuniyet töreni düzenledik. Onların nezdinde mezun olan bütün meslektaşlarımızı kutluyor, başarılar diliyoruz. Ülkemizin hak ettiği nitelikli hekimlik ve sağlık ortamını birlikte yaratacağımıza inanıyoruz.