Birinci Basamak Sağlık Sistemi düzeltilmeden acillerde yaşanan sorunlar çözülemez
Dr. Zafer Çelik
ATO Yönetim Kurulu Üyesi
Acillerde yığılmayı önlemek için Sağlık Bakanlığı tarafından hastane acillerinde bazı önlemler alınmaya başlandı, acil birimlerin içine ve yanına vardiya poliklinikleri planlandı. Bir kısım mesai saatleri 16: 00 – 23:00 arasına kaydırıldı. Daha önce de hastanelerde vardiya poliklinikleri uygulaması yapılmıştı ancak başarılı olamamış, vazgeçilmişti.
Kışkırtılmış ve uygunsuz acil başvurularının daha köklü ve temelden ele alan tedbirler yerine böylesine palyatif önlemlerle çözülemeyeceği aşikardır. Sistemin bir bütün olarak ele alınıp değerlendirmeye birinci basamaktan başlanması gerekmektedir.
Birinci basamakta aile hekimliği sisteminin getirilmesi ile daha önce elimizde olup sonradan terk ettiğimiz bazı unsurları hatırlamakta yarar var. Bunlar; Toplumu ve bireyi bir bütün olarak ele alan hizmet anlayışı, hizmetin belirli bir nüfus ve coğrafi bölgeye sunulması, bir ekip hizmeti anlayışı içinde yeterli ve uygun personel ile çalışma.
Sağlıkta Dönüşüm Programının birinci basamaktaki ayağı olan Aile Hekimliği Sistemi içerisinde problemler vardır. Aile Sağlığı Biriminde, kendisine kayıtlı nüfusun sayısı önemli olmadan, bebek, çocuk, gebe, yaşlı, engellilerin tamamının taleplerini bir hekim ve bir aile sağlığı çalışanı karşılamaktadır. Hizmet verilen kesimde bölgesel bütünlük ya da aile bütünlüğü aranmamakta bu da toplumcu yaklaşım eksikliği ve toplumla hekim arasında kopukluk oluşturmaktadır.
İl ve ilçelerde ilan edilen sıfır nüfuslu Aile Hekimliği Birimleri hekimler tarafından tercih edilmemektedir. Çünkü hekim, kendisi tarafından yüksek maliyetle kurulacak geleceği belirsiz, ekonomik açıdan tatminsiz ve güvencesiz bir Aile Sağlığı Birimi veya Merkezini açmak istememektedir. Her birim için başlangıç maliyeti ve sürdürülebilirlik ücretleri çok farklıdır. Aile Sağlığı Merkezi ve Aile Sağlığı Birimlerinin bir çoğunun Sağlık Bakanlığına ait olmaması sağlık hizmetinin belirlenmiş alanlarda sürekliliği açısından da sakıncalar yaratabilir.
Birinci basamağın ayrı bir tıp disiplini olarak kabul edilmesi ve buna göre mesleki eğitimin planlanması gerekmektedir. Sağlıkta dönüşüm programının başlatılmasına kadar geçen süreçte verilen, Aile Hekimliği Uzmanlık Eğitiminde sahada 1. basamak uygulama eğitimi planlanmamış, nitekim Aile Hekimi Uzmanları da yüksek oranda birinci basamak dışı alanlarda istihdam edilmişlerdir. Bu durumda, hekimlerin sahada farklı sağlık hizmeti sunumu yaklaşımına sebebiyet vermekte, sonuçta birinci basamağın tercih edilmemesine yol açmaktadır. Bu alanda Türk Tabipleri Birliğinin birinci basamağa özgün mesleki eğitim ve organizasyonu öngören çalışmaları olmuştur. TTB bünyesindeki Genel Pratisyenlik Enstitüsünün birinci basamak alanına ilişkin geliştirdiği ve çok sayıda eğitici yetiştirdiği mesleki eğitim programı dikkate alınması gereken çok önemli kaynaktır.
Mevcut sağlık sistemimizde ikinci basamak öncelenmektedir. Son yıllarda hem kaynak aktarımında hem hekim sayısındaki dağılımda ikinci basamağın ön planda tutulduğu görülecektir. Bu durumda nitelikli bir birinci basamak sağlık hizmeti verilemeyeceği açıktır.
Birinci basamağın donanımı, kapsayıcılığı ve güçlendirilmesi sağlanmadığı, halkımızda, birinci basamağın kendileri için yetkin ve yeterli olduğu kanaati gelişmediği sürece ikinci ve üçüncü basamaktaki sorunlar çözülemez, verimlilik sağlanamaz. Ayrıca birinci basamakta sevk zincirinin yani hasta yönlendirilmesinin aşağıdan yukarı ve doğru basamaklı yapıldığı bir sistemin kurulamaması önemli bir eksikliktir.
Birinci basamaktaki sevk zincirinin uygulanamıyor olması en büyük sıkıntılardan biridir. Hastaların, sağlık evleri ve sağlık ocaklarından uygun hasta secimi yapılarak, değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, bir üst basamağa sevk edilmesinin yığılmaları azaltacağı ve verimliliği arttıracağı kesindir. Belirli bir bölgesi olan, yeterli donanımda, kamu binalarında, yeterli hekim/sağlık personeli sayı ve çeşitliliğinde, ekip anlayışı içinde sunulacak birinci basamak sağlık hizmetinin en makul ve akılcı yöntem olacağı aşikardır.
Acillerde hasta sayısı üzerinden performans uygulanması da hasta başvurusunun artışında önemli bir etken olabilir. Hayati önemdeki hasta müdahalesinin yapıldığı bir ortamda, hastanın aciliyeti ve önceliği her türlü performans değerlendirmesinin önünde olmalıdır.
Vardiya poliklinikleri gibi sağlık çalışanlarının yıpratılması ve özverisi üzerinden kurgulanan geçici çözümler yerine, sahadaki sağlık örgütlenmelerinin de katılımı ile sağlık sistemini tüm basamakları ile bir bütün olarak ele alan akılcı ve bilimsel düzenlemeler yapılması daha gerçekçi bir çözüm olacaktır.