Bütçen kadar sağlık
Dr. Vedat Bulut
ATO Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe görüşmeleri 5 Aralık tarihinde başladı. On iki günlük bütçe görüşmelerinde eskiden olduğu gibi çok sayıda itiraz konuşmaları olacak ve yine eskiden olduğu haklı eleştirileri dinlemeyen hükümet çoğunluğu bütçeyi oylayacaklardır. Muhtemeldir ki Hekim Postası’nın bu sayısı TBMM’de bütçe onaylanmadan elinizde olacaktır. Ankara Tabip Odası olarak 18 aydır emekli hekimlere emekli maaşlarının artışı için dönemin Başbakanı ve Cumhurbaşkanımızın verdiği sözün yerine getirilmesini bekleyeceğiz. Devletin en üst düzey iki yöneticisinin emekli hekimleri ve bizleri kandırdığını düşünmek istemiyoruz. Bu verilmiş sözün takipçisi olacağız.
Elbette tek beklentimiz bu verilmiş sözün yerine getirilmesi olmayacaktır. Sağlık Bakanlığı’nın 2017 yılı bütçesi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından 14 Kasım’da sunulmuştu. Bu bütçede Merkezi Yönetim ve Döner sermaye bütçeleri toplamında yüzde 20’lik artış planlayan, mal ve hizmet alımında 2016 yılına göre yüzde 20’lik artışı öngören bakanlığın kapımıza dayanan ekonomik krizi de öngörebildiği anlaşılmaktadır. Yeterince öngörebilmiş midir sorusunun yanıtı ise 2017 yılında belli olacaktır. Ancak personel giderlerinde, yani aynanın diğer tarafında sağlık emekçilerinin gelirlerinde, aynı öngörü nedense yoktur. Sağlık Bakanlığı kendi mal ve hizmet alımlarında yüzde 20 artış öngörürken personel ödeneğine yüzde 14’lük artışlı bütçeyi uygun bulmuştur. Ayrıca bu emekçilere yansıyacak net zam oranı değildir. Sağlık Bakanlığının mal ve hizmet aldığı pazarla, personelinin mal ve hizmet satın aldıkları pazar farklı mıdır? Hatta Sağlık Bakanlığının ihale ve satın alımlarda rekabet koşulu oluşturma olanağı varken, personelinin böyle bir şansı da yoktur. Ekmeğin, etin, sütün vb. fiyatları bellidir. Kira, elektrik, su, gaz ve ulaşım bedelleri bellidir. Komisyondan bu bütçenin geçişi sonrası doların yüzde 20 arttığı da önümüzde duran gerçektir. Sağlık emekçilerinin gelirlerinin en az yüzde 20 oranında artırılması bir diğer beklentimiz olacak.
Sağlık Bakanlığı 2017 yılında yatırımlarını 2 kat arttırmayı (yüzde 94,8 artış) hedeflemiştir. Bu yatırım kalemleri içerisinde difteri, tetanoz aşılarının ve plazma fraksiyon ürünlerinin Türkiye’de üretimi için tesisler açılması ve yerli insülin üretimi için kaynak oluşturulması umut vericidir.
Bütçede yüz güldüren diğer konu Koruyucu ve Temel Sağlık Hizmetleri için ayrılan bütçenin 2002 yılına göre reelde 4,6 kat büyümüş olmasıdır.
Sağlık harcamalarının diğer ayağı olan Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesi ise umut verici değil. 2004 yılından bu yana Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) gelirleri GSYH içindeki payları itibarı ile yaklaşık 2 kat büyürken (2004 yılı GSYH payı: yüzde 6,1, 2016 GSYH payı: yüzde 11,2), SGK şemsiyesi altındaki vatandaşlarımızın sağlık harcamaları için GSYH içerisinde ayrılan pay sadece yüzde 50 kadar artmış durumdadır. Bunun nedeni sağlık harcama kalemlerinde rasyonel olmayan ücretlendirme politikalarıdır. Vatandaşların ceplerinden ödediği sağlık harcaması her geçen gün artmakta, geçmişte sosyal devlet anlayışıyla karşılanan pek çok sağlık harcaması artık vatandaşın kendisi tarafından yapılmaktadır. Buna rağmen SGK gelirleri ve giderleri arasındaki fark giderek artış göstermektedir. Aradaki farkı bütçe transferleri ile gideren hükümet SGK kaynaklarını nasıl tükettiğini ve geçmişte aldığı primlerden bütçe açıklarını fonlayan geçmiş hükümetleri görmezlikten gelerek, bu farkdan emeklileri sorumlu tutuyor. Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek bütçe açığının nedeni olarak emeklileri işaret etti. Maliye Bakanımıza anlatmamız gereken şudur ki, hem bütçe açıklarının, hem devlet zararlarının tek nedeni kendisi ve diğer siyasilerdir. Merak ederlerse kalem kalem bir brifingle kendilerine anlatırız.
On iki günlük TBMM bütçe görüşmeleri sonrası 2017 yılında sağlığa ve sağlık çalışanlarına ne kadar bütçe ayrıldığına karar verilmiş olacak.
Ve biz de hep bir ağızdan şunu söyleyeceğiz:
Bütçen kadar sağlık…