Çalışma koşulları can aldı

İki hekim ve bir tıp fakültesi öğrencisinin intiharı sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını yeniden gündeme getirdi. Her an şiddetle yüz yüze çalışmak zorunda kalan sağlık emekçileri, ‘önce zarar verme’ ilkesinden hareketle çıktıkları yolda zarar görmek istemediklerini vurguladılar.

Hekim Postası

Sağlık emekçileri,  30 Ekim günü Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi çocuk hastalıkları bölümünde asistan hekim olarak çalışan Dr. Ece Ceyda Güdemek, Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde çalışan kalp damar cerrahisi uzmanı Dr. Engin Karakuş ve Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi stajyer doktor Yağmur Çavuşoğlu’nun intihar haberiyle  sarsıldı.  Üç genç doktorun arkalarında bıraktıkları notlar ise sağlık emekçilerinin çalışma şartlarını yeniden gündeme getirdi. Sağlık alanını piyasalaştıran Sağlıkta Dönüşüm Programının sonucu çalışma şartları zorlaşan hekim ve sağlık çalışanlarının bu koşulları OHAL sonrası çok sayıda hekim ve sağlık çalışanının ihraç edilmesiyle iyice ağırlaştı.

Yaşanan intiharlar üzerine  Ankara Tabip Odası tarafından  yapılan yazılı açıklamada “Dün iki meslektaşımızı ve bir tıp öğrencisi arkadaşımızı, kardeşimizi yaşamlarına son vermeye karar verdikleri için yitirdik. Yaşamlarının başlangıç sayılabilecek en güzel yıllarında aramızdan ayrılmayı tercih etmeye iten yaşanmışlıklarını, düşüncelerini, psikolojik durumlarını artık hiç bilemeyeceğiz. Bildiğimiz şudur ki:

Tıp mesleği bir insanın seçebileceği en zor mesleklerden biridir. Eğitim yılları, çalışma koşulları, günler ve geceler boyu tutulan nöbetler, sürekli fiziksel ve psikolojik olarak kötü durumdaki insanlarla hem hâl olmak zorunda kalmak, meslekleri dışında insani ve hak ettikleri koşullarda bir yaşam alanı yaratamıyor oluşları hekimleri psikolojik ve fiziksel olarak yıpratmaktadır. Üstelik sağlığın ticarileştirilmesi, alınan satılan bir meta haline getirilmeye çalışılması, hasta doktor ilişkisinin müşteri satıcı ilişkisine dönüştürülmesi hekimlere meslek anlayışlarına asla uymayacak şekilde çalışma koşulları dayatmaktadır. Bir hekimin uzayan mesai ve nöbet saatlerinde, aşırı hasta ve iş yükü altında çalıştırılması, hekim emeğinin alabildiğince sömürülmesi çalıştığı kurumun kâr hanesine yazılmakta bu da hekimlerin her geçen gün artan oranda mobbinge maruz kalmalarına zemin oluşturmaktadır. İyi değiliz, bir meslektaşımızı dahi bozulan psikolojisi nedeni ile kaybetme ihtimalimiz söz konusu oldukça, iyi olmayacağız!” ifadelerine yer verildi.

Yaşanan intiharlar üzerine Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Merkez Yönetim Kurulu, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri, hekimlerin çığlığını duymaya, hayatlarını sonlandırmaya götüren koşullara ilgisiz kalmamaya çağırdı. Yapılan ortak basın açıklamasında “‘Önce zarar verme’ ilkesi ile başladığımız beyaz önlüklü hayatımıza ‘önce zarar görme’ ile devam etmek istemiyoruz” denildi.

Türkiye’de  14 yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın, sağlık sistemini piyasaya teslim ederek hekimlerin çalışma koşullarını bozduğuna,  hekimlik değerlerini aşındırdığına, dikkat çekilen açıklamada  mesleki değerlerin aşınmasının nedenleri arasında  sağlık alanında uygulanan sözleşmeli, esnek ve taşeron çalışma biçimleri sayıldı.

OHAL ile birlikte keyfi işten çıkarmaların yaşandığı belirtilen açıklamada iş güvencesinin iyi hekimlik yapmanın önde gelen koşulu olduğu kaydedildi.

Hekimlerin çalışma saatlerine de yer verilen açıklamada “Hekimlerin büyük bir bölümü haftalık çalışma saatlerinin çok üzerinde çalışmaktadır. Asistan hekimler açısından bu durum, daha da büyük bir sorun haline gelmiştir. Çalışma süreleri, fazla mesailer ve nöbetler de içinde olmak üzere haftada 48 saati aşmamalı; asistan hekimler içinse, nöbetler sırasında eğitim alma durumları da gözetilerek en fazla 56 saat olmalıdır.” denildi.

Meslektaşlarını kaybeden hekimler de sosyal medya üzerinden “Hekim ölümlerine karşı ses veriyoruz” başlığıyla ölümüne çalışmaya dikkat çekmeye çalıştılar.