Deniz, bulut ve sandallar…

İyot kokusunun yansıdığı resimlerinin ana teması deniz, bulut ve sandallar. Ve onlar, renk verdiği tuvalleri görene ressamı Mehmet Emin Özer dedirtiyor.

Röportaj: Sibel Durak 

Ressamlığı ve hekimliği bir arada yürüten Dr. Özer’in deniz ve sandal tutkusunun altında çocukluğu yatıyor. 1959 Alanya doğumlu Dr. Özer’in bir süre Isparta Eğirdir’de sonrasında hep Antalya’da geçiyor çocukluğu ve ilk gençliği. Resme de bu yıllarda İbrahim Çallı’nın öğrencisi, resim öğretmeninin yönlendirmesiyle okuldaki atölye aracılığıyla başlıyor. Resmi bir dönem sonra karikatür izliyor. Dönemin gözde dergilerinden Gırgır’ın genç çizerlere ayırdığı sayfada yer alıyor çizdiği karikatürler.

Deniz ve resimle arasına Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanması ile mesafe giriyor.

80’li yıllarda toplumsal olayların şekillendirdiği şartlar ve tıp fakültesinin ağırlığı resimden bu süre zarfında uzaklaşmasının sebebi oluyor.

Mezuniyet sonrası doktor olarak başladığı Demir Çelik İşletmelerinde sağlık müdürlüğü görevini yürütüyor uzun yıllar. Ardından Başbakanlığa geçiyor. Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığının kurucu genel müdürlüğünü yapıyor 7 yıl boyunca. Bu sürenin sonunda Başbakanlık Müşavirliğine alınıp aktif bürokrasiden uzaklaşınca resim yeniden dönüyor hayatına.

“Asıl işim resim oldu”

Bölük bölük sürdürdüğü resim çalışmaları 2003 yılından itibaren hayatının temeli olmaya başlıyor. Öyle ki resimden fırsat bulduğu zamanlarda doktorluk yaptığını anlatıyor Dr. Özer. “Artık doktorluğu hobi olarak yapıyorum. Asıl işim resim oldu.” diyor.

Hekimliğin sanata katkısı olduğuna inancını “Resimde de titiz olmak gerekiyor, bizde de… Resimde de matematik zeka ve kurallar var. Tıp da aslında çok ezber gibi görünse de matematik temelli bir bilim. Bu anlamda örtüştüklerini düşünüyorum.” sözleriyle anlatıyor.

 

Hekimliğin resme tek olumsuz yansımasını alan dışından bir isim olarak resim dalında kendisini kanıtlarken yaşıyor. Yaşadığı zorluğu “Hobi olarak boş zamanlarını değerlendirmek için resim yapıyor sanıyorlar. Resmin senin için yaşam biçimi olacağını kabul etmiyorlar. İyi galeriler sana sergi açmıyor, fuara katılmak istiyorsun katılamıyorsun.” şeklinde tarif ediyor. 

Ancak yaşadığı olumsuzlukları inatla iyi işler yapmaya devam ederek aşmaya çalışan Dr. Özer’in bu çabaları bir noktada karşılığını buluyor. Yaptığı resimlerle artık adından söz ettirmeye başlayan Dr. Özer “Herkes resim yapabilir hatta herkes belli bir eğitimden sonra güzel resim yapabilir. Yetenekliyseniz başka bir boyuta taşınıyorsunuz.  Herkes o boyuta taşınacak diye bir şey de yok. Önemli olan mutlu olmak.” düşüncesiyle 2011 yılından bu yana atölyesinde verdiği resim dersleriyle bilgi ve birikimini resim tutkunlarıyla paylaşıyor.

Dr. Özer, son bir yıldır Galeri Soyut bünyesinde çalışmalarını sergiliyor. İyi bir galeri ile çalışmanın sanatçıya çok şey kattığı inancında. Aralık ayı süresince de resimleri Galeri Soyut’un her yıl düzenlediği konsept sergide yer alacak. Mart ayında da Artankara’da. Atölye çalışmaları ve sergilerin dışında asıl yapmak istediğiyse Türkiye genelinde büyük bir resim yarışması düzenlemek.

 

Yaşadığı ve gördüğü yerlerin zihninin derinliklerinde saklanan görüntüsü aslında yaptığı resimler. Ve onun Antalya’da balıkçı barınaklarında geçirdiği zaman, balık avları ve sandalla açık denizde kayboluşu yıllar sonra yaptığı resimlerde gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Bazı tablolarına Eğirdir yansıyor bazılarına çok sevdiği Gölyazı. Bu iki gölün haricindeyse hep deniz, bulut ve kayıklar var resimlerinde. Fırçasının ve üslubunun yanında onu diğer ressamlardan ayırt eden unsur oluyor kayıklar. Sebebiyse belli: İnsanın doğayı ve doğalı bozduğunu düşünüyor. Portre ve figür çalışmaktan hoşlanmıyor bu yüzden. “Benim doğama insanı mümkün olduğunca yerleştirmemeye çalışıyorum.” diye tarif ediyor bu durumu.

Bazen farkında olarak bazen olmayarak hep kayık çizme sebebini “Bina yapıyorum aklımda kayığı nereye yerleştireceğim gibi bir düşünce. Sonra bıraktım başka şey çalışmayı artık hep deniz ve kayık çalışıyorum. Çünkü en çok bunları resmetmek beni mutlu ediyor.” diye anlatıyor.