Dr. Önen’in Anlatımıyla Dr. Sami Ulus’lu Yıllar

Sahaftan çıkan eski bir siyah beyaz fotoğraf. Merdivenlerde beyaz önlükleriyle doktor ve hemşireler.  Arkasında ise bir not: 26 Ekim 1962, Telsizlerde inşa olunan Yeni Ankara Çocuk Hastanesinin hizmete girmesi dolayısıyla yapılan merasimden bir hatıra…
O beyaz önlüklü doktorlardan birinin de Dr. Nuran Önen olduğunu ise Hekim Postası için röportaj yaparken fark edişimiz. Aynı hatıranın farklı açılardan çekilmiş başka kareleri Dr. Önen’in albümünde…

Sibel Durak

Eski adı ile Ankara Çocuk Hastanesi,  bugün Dr. Sami Ulus Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak bilinen hastanenin doktorlarından biri Dr. Nuran Önen, Dr. Sami Ulus’un da asistanı…

1930 doğumlu Dr. Önen ilkokulu babasının memleketi Yozgat Akdağmadeni’nde bitiriyor. Babası vefat edince ailecek annesinin memleketi Sivas’a taşınıyorlar. Ortaokul ve lise öğrenimini Sivas’ta tamamlıyor. Okulu, Sivas Kongresinin yapıldığı ve bugün müzeye dönüştürülen tarihi bina. Çocukluğunda, Sivas’ın çok medeni bir şehir olduğundan bahsediyor Dr. Önen.  

Bir gün hastalanınca eczacı olan dayısı Önen’i çalıştığı hastaneye götürüyor. O gün kendisi ile ilgilenen kadın doktor Dr. Önen’e ilham kaynağı oluyor  “Çok güzeldi, hayran oldum. Dedim ki ben doktor olacağım…”

Tıbbiyeye gitmek isterken ağabeyinin okuduğu İstanbul Hukuk Fakültesine kaydoluyor başta. Yine de bir umut Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine de bırakıyor evraklarını. Tıp fakültesini kazandığını öğrenince hukuk serüvenini sonlandırıp geliyor Ankara’ya. Hukuk Fakültesini hiç sevmediğini söyleyen Önen için kaderin cilvesi seneler sonra bir hukukçu ile üstelik ilkokul öğretmenlerinin oğlu ile hayatını birleştirmesi…

“Düşeceğim korkusuyla hiç yan yatamam”

Ankara’da konut probleminin en yoğun yaşandığı dönemler. Haliyle kalacak yer bulmakta zorlanıyorlar. Sonunda bir tanıdığı vasıtasıyla Yardımsevenler Yurdunda yer bulunuyor. Bulunan yer zaten başka öğrencilerin de kaldığı bir odanın ortasına atılan ranzanın üst katından ibaret.  Düşmemek için hiç kıpırdamadan sırt üstü yattığını anlatıyor Dr. Önen ve ekliyor “Düşeceğim korkusuyla hala öyle yatarım. Hiç yan yatamam”

Dr. Önen, büyük hayallerle geldiği tıp fakültesini de sevemiyor ilk başta. Kendisi gibi yurtta kalan 4 kız arkadaşı ile birlikte fakülteye gidip geliyorlar. Yabancı bir şehirde olmanın kaygısıyla sınıf içinde kimseyle iletişim içinde olmamaları adlarının suratsıza çıkmasına sebep oluyor.

Kamile Şevki Mutlu o devrin hocası değildi

İkinci sınıfa geçtikten sonra yavaş yavaş değişiyor fakülte ile ilgili fikirleri. Ankara Tıp’ın  efsanevi hocalarından Dr. Kamile Şevki Mutlu’dan ders alıyor. “Çok iyi ve akıllı bir kadındı. O devrin hocası gibi değildi. Çok başkaydı…”

İlk kadın Sağlık Bakanı Dr. Türkan Akyol da öğrencilik yıllarından arkadaşı. Bakan olduktan sonra ziyaretine gittiğini, Dr. Akyol’un “Bak ben ne oldum” diyerek kendisine sarıldığını;  yıllar sonra bir kez de yolda rastlaştıklarını Dr. Akyol’un  “babaannem bugün yarın maaş alacam diye hesap cüzdanını gösterirdi ben de öyle oldum” dediğini aktarıyor. Dr. Akyol’u anlatmak için kullandığı kelimeler ise “Çok esaslı, çok akıllı bir kadındı.”  

Dr. Sami Ulus ile geçen yıllar

Fakülte bitip uzmanlık eğitimine başlayacağı zaman aklında tek bölüm varmış Dr. Önen’in, tıpkı kendisini muayene eden doktor gibi bir çocuk doktoru olmak.

İhtisasa 1957’de açılan Ankara Hastanesinde başlıyor. Ankara Hastanesi o dönemler üst düzey bürokratların geldiği bir hastane. Öyle ki bir gün hocası Dr. Önen’i dönemin Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar’ın evine elektrosunu çekmek için yolluyor.

O yıllarda hangi uzmanlık alanı seçilirse seçilsin tüm asistanlar için 1 yıl dahiliye stajının zorunlu olduğundan bahsediyor Dr. Önen. O bir yıllık dahiliye stajı anılarında hala taptaze.

Dr. Sami Ulus’u da ilk olarak Ankara Hastanesindeki asistanlık yıllarında tanıyor. Dr. Sami Ulus’un kendisini ve başka bir doktor arkadaşını ihtisas boyunca koruyup kolladığını, “yazık bu iki kıza, bunların arkadaşı yok” diyerek kendilerini öğlenleri yemeğe götürmesi onunla ilgili en net hatıraları. Dr. Ulus’un bu tavrını tüm asistanlarına karşı gösterdiğinden bahseden Dr. Önen, bizleri çocuğu gibi görüp hep öyle davranırdı diyor.

İhtisas bitince Dr. Sami Ulus, kendisi ile beraber Çocuk Hastanesinde devam etmesini istiyor. Böylece uzman, uzman yardımcısı son olarak şef yardımcısı olarak tam 21 yılını veriyor Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesine. 

Son anlarında yanında

Hastanede fenalaşıp hayatını kaybettiği gün Dr. Sami Ulus’un yanı başında olanlardan biri Dr. Önen. Koridorda yankılanan “Sami Bey kötü” bağırışlarıyla kendisini çağırdıklarını, koşarak yanına gittiğini, kalp masajı yapmasına rağmen yeterli olmadığını aktarıyor. Eşine de ölüm haberini Dr. Önen veriyor.

Hiçbir hastanede olmayan teknolojiye sahiptik

Çocuk Hastanesi, başlarda Denizciler Caddesinin arka tarafında eski bir binada iken, bir hayırseverin bağışladığı arsa üzerine yıllar yılı alanında en iyi hastanelerden biri olarak hizmet veren hastane binasının inşası gerçekleştiriliyor.  Açılış günü fotoğraflarını hala albümünde saklayan Dr. Önen, bu yeni hastanenin o dönem Ankarasında hiçbir hastanede olmayan imkanlara sahip olduğunu belirtiyor. Bebeklerde kan değişimi gibi işlemlerin ilk defa yine burada uygulandığından bahsediyor.

O yılların hasta profilini sorduğumuzda Dr. Önen’in ilk aklına gelenler, göbek bağı evde kesilmiş bebekler, mantar zehirlenmesi ya da kuduz vakaları ile hastaneye başvuran hastalar... En üzüldüğü ise lösemili çocuklar. Seneler sonra Lösev kurulduğunda işte bu yüzden eşi ile birlikte hastanenin bağışçıları arasına yazdırıyorlar isimlerini.

Artık hükmümüz kalmadı

Şimdi o günler ile bugünleri tıp eğitimi açısından kıyasladığında her şehre açılan tıp fakülteleri ve düşen eğitim kalitesinden şikayetçi Dr. Önen. Mesleki deneyimi ile geçmiş ve bugün hakkında Dr. Önen, “Bizim dönemin doktorları yok ne yazık ki. Belki iş yükünden belki başka sebepten uzmanların hasta ile ilişkilerini beğenmiyorum. Diğer yandan bizim de artık hükmümüz kalmadı çocuk doktoruyum deyince bir üst ihtisas soruyorlar. Bugün aşırı uzmanlaşma söz konusu bu nedenle bütüncül bakış açısı kayboldu.” değerlendirmesini yapıyor.  Dr. Sami Ulus Hastanesinin kapatılması ise içinde derin bir acı…

Ankara’nın ilk kadın şoförlerinden

Dr. Önen’in hayatının  ilginç noktalarından biri de 60’lı yıllarda Ankara’da araba kullanan az sayıda kadından biri olması. “Kışın çok kar yağardı Ankara’da. Sabah karları kürer arabayı çıkarırdım. Araba ile gider gelirdim işe. Herkes garip bakışlar atardı. Kadın şoför yok denecek kadar azdı. Bulvar üzerindeki polis kulübelerinde duran polisler bile tanıyordu beni. Geç kaldığım günler, el işaretiyle geçeyim derdim, polisler de izin verirdi. Eşimin ehliyeti yoktu. Alay etmelerine dayanamayıp zorla ona ehliyet aldırttım.” cümleleriyle anlatıyor o günleri.