Dünden Bugüne Hedefte Hep TTB Vardı

 

Türk Tabipleri Birliğini hedef alan yaklaşımlar sadece bugüne özgü değil. Kurulduğu günden bu yana TTB, muhalif tavrı nedeniyle her dönem baskıların odağında oldu. Karşılaştığı tüm bu baskılara rağmen 70 yılı geride bırakan TTB, hekimlerin ve halkın hakları için sözünü söylemeyi sürdürüyor.

1967

Kitlesel çapta düzenlenen “Beyaz Önlüklüler Yürüyüşü”nün ardından dönemin hükümeti TTB yönetimini değiştirmeye çalıştı. TTB bu süreçte özerkliğini korumak adına etkili bir demokrasi mücadelesi yürüttü.

1980

Ülkedeki tüm demokratik kitle örgütü ve sendikalar gibi tabip odaları da kapatıldı.

1982-1985

Barış Derneği Davası TTB Başkanı Dr. Erdal Atabek, Barış Derneği davası nedeniyle tutuklandı. Bu süreçte hükümet TTB ve tabip odalarını ele geçirme konusunda ümitlendiler ancak TTB Büyük Kongresi yapıldığında hapiste olan Dr. Erdal Atabek yeniden başkanlığa seçildi. Dönemin iktidarı aradığını bulamayınca kanun değişikliğine gitti. TTB Merkez Konseyini Ankara’ya aldılar ve Merkez Konseyine seçilmek için Ankara’da oturma şartı getirdiler. Bu gelişme üzerine hekimler Dr. Nusret Fişek’i başkan seçtiler. Eylül 1985 İdam cezasının Türk Ceza Yasasından çıkarılmasına ilişkin görüşlerini Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı ve kamuoyuna açıklayan TTB Merkez Konseyi hakkında dava açıldı. Hazırlanan iddianamede merkez konseyin altı üyesinin görevine son verilmesi talep edildi. Yargılama sonucunda açıklamanın TTB’nin amaçlarına aykırı olmadığına karar verildi.

1986: Dr. Erdal Atabek tahliye edildi.

1987: TTB Merkez Konseyi eski yöneticisi ve birliğe bağlı çeşitli odaların üyesi 21 kişi hakkında TCK 141. Maddesindeki yasaklara aykırı davranma iddiası ile dava açıldı. Yargılananlar arasında TTB Başkanı Erdal Atabek, İkinci Başkan Esat Eşkazan, Genel Sekreter Mehmet Şükrü Güner, Sayman M. Fazıl Yazıcı üye Mehmet Mücahit Atmanoğlu, üye Sinan Yıldız ve üye İsmet Koray bulunuyordu.

1988: Dava zamanaşımından düştü

1994: Uzman hekimlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya rotasyona gönderilmelerine ilişkin kararı eleştiren TTB Merkez Konseyi üyeleri DGM savcısına ifade verdi. Savcı açıklama eleştiri içerdiği ve suç unsuru taşımadığı için takipsizlik kararı verdi.

2000: Açlık grevleri nedeniyle yapılan basın açıklaması gerekçe gösterilerek TTB Merkez Konseyin görevden alınması talep edildi. Davada suç unsuru taşıyan yeterli delil elde edilemediği için görevden almaya gerek olmadığı sonucuna varıldı. Bu gerekçelerle dava reddedildi.

2014

ATO’nun Gezi Davası İyi Hekimlik Yargılanamaz

Sağlık Bakanlığı, Gezi Parkı olayları sürecinde “hukuka aykırı olarak yetkisiz ve kontrolsüz revir adı altında sağlık hizmeti birimi açıp işlettiği ve amaçları dışında faaliyet gösterdikleri” iddiasıyla Ankara ve Hatay tabip odaları yönetim ve onur kurullarının görevden alınması için dava açtı.

13 Şubat 2014: ATO’da düzenlenen basın açıklamasında 2012-2014 dönemi ATO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Özden Şener, davanın siyasi olduğunu, toplumsal muhalefet güçlendikçe meslek örgütlerine yönelik baskıların artırıldığını söyledi.

15 Şubat 2014: Güvenpark’ta ATO’ya destek olmak için diğer illerden gelen tabip odası temsilcileri, demokratik kitle örgütleri, hekimler, tıp öğrencileri ve halkın katılımıyla geniş çaplı bir basın açıklaması düzenlendi.

16 Şubat 2014: TTB Genel Yönetim Kurulu’na katılan 22 ilin tabip odası temsilcileri de “ATO’nun işlediği suçu biz de işledik” diyerek saldırıya karşı hep birlikte mücadele edeceklerini dile getirdiler. Davaya hem yurtiçi hem yurtdışından tepkiler yağdı.

15 Mart 2014: Ankara Dayanışması tarafından düzenlenen "Gezi ve Sağlık Hizmetleri" forumunda "Bu dava hekimlerin değil hepimizin" denildi. Sosyal medyada “Hekimliğime Dokunma” adıyla bir topluluk kuruldu. Aralarında İnsan Hakları için Hekimler Örgütü, Dünya Tabipler Birliği, İngiliz Tabipler Birliği, Alman Tabipler Birliği, Avrupa Hekimler Daimi Komitesi, Amerikan Acil Tıp Akademisi, Sağlık ve İnsan Hakları Kuruluşları Federasyonu, İnsan Hakları İçin Doktorlar, Sağlık Kuruluşları İttifakı, Eğitim ve Hizmet Yoluyla Küresel Sağlık ve İrlanda Hemşireler ve Ebeler Örgütü’nün yer aldığı uluslararası tıp örgütleri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup göndererek Sağlık Bakanlığı’nın, TTB üyelerine karşı başlattığı yasal işlemleri derhal ve koşulsuz olarak durdurmasını talep ettiler. Erdoğan’a gönderilen mektup, British Medical Journal (BMJ) isimli uluslararası tıp dergisinde de yayınlandı.

21 Eylül 2014: Gereksinimi olan herkese ayrımsız sağlık hizmeti verilmesini savundukları gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı tarafından ATO yöneticileri hakkında açılan dava öncesinde Ankaralılar ve hekimler “Hekimliğime Dokunma!” yazılı çerçevelerle çektirdikleri fotoğraflarla ATO’ya destek verdiler.

30 Eylül 2014: Ön duruşmanın yapıldığı gün aralarında milletvekilleri, demokratik kitle örgütü, sendika ve meslek örgütü temsilcileri ve tabip odalarının temsilcileri ATO’ya destek olmak için mahkemeye geldiler. Duruşma öncesinde basın açıklamasını okuyan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Beyazıt İlhan, Sağlık Bakanlığı’nın açtığı bu davaların siyasi davalar olduğunu, hükümetin kendisine muhalif gördüğü hiçbir şeye tahammülünün olmadığını, demokratik tepkilere katlanamadığını söyledi. Mahkeme, Oda vekillerinin davanın reddedilmesi yönündeki itirazlarını karara bağlamazken 23 Aralık 2014 günü saat 10.50’de tahkikat duruşması yapılmasına karar verdi.

24 Ekim 2015: Hatay Tabip Odası Yönetim Kurulu ve Onur Kurulu üyelerinin görevden alınması için Sağlık Bakanlığının açtığı dava Hatay 3. Asliye Mahkemesinde reddedildi.

20 Şubat 2015: Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ATO’nun Gezi Parkı davasında “İyi Hekimlik Yargılanamaz” kararı çıktı. Dava öncesinde yapılan basın açıklamasında 2014- 2016 dönemi ATO Başkanı Dr. Çetin Atasoy iyi hekimlik değerlerinin yargılanamayacağını dile getirerek “Ankara’nın, İstanbul’un, İzmir’in, Adana’nın meydanları kan ve gözyaşıyla yıkanırken, ambulanslar gösteri alanlarına gitmiyorken, hekimler eli kolu bağlı, duracaklar mıydı? Kuşkusuz, hayır! Hayır, çünkü, “halk sağlığını korumak” TTB’ye ve tabip odalarına yasa ile verilmiş bir görevdir. Hayır çünkü, yeminlerine ve etik değerlerine göre hekimler sağlık yardımına gereksinim duyanlara hiçbir ayrım gözetmeden yardım etmekle yükümlüdür” dedi. Görülen duruşmada mahkeme davanın reddine karar verdi. Mahkemenin verdiği kararı değerlendiren TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, “utanç davası”nın sona erdiğini belirterek davanın reddedilmesinin hukuk adına çok önemli olduğunu söyledi.

2016: 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hekimlere istirahat raporu vermemeleri için yapılan baskılar karşısında hekim bağımsızlığına saygı gösterilmesini isteyen TTB ve ATO, adli muayene ve raporlama süreçlerinde hekimlik değerlerinden taviz verilemeyeceğini bir kez daha hatırlattı.

2018:

Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur diyen TTB Yargılandı

24 Ocak 2018: TTB Merkez Konseyi kamuoyuna bir açıklama yaptı. Açıklamada: “Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur. Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir. Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın, barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. Savaşa hayır, barış hemen şimdi! ifadelerine yer verildi.”

26 Ocak 2018: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin il başkanları toplantısında bu açıklamayı sert sözlerle eleştirdi. Çeşitli medya grupları da açıklamada olmayan ifadeler kullanarak TTB’yi zan altında bırakma girişiminde bulundu.

29 Ocak 2018: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından TTB Merkez Konseyi üyeleri hakkında soruşturma başlatıldı. TTB avukatları tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüşme yapılarak, Savcılığın talebi halinde Merkez Konseyi üyelerinin istendiği zaman ifade için gelebilecekleri, talep edilen belge ve bilgileri savcılığa verebilecekleri bildirildi.

30 Ocak 2018: TTB Merkez Konseyi üyesi 11 hekim sabah saat 06.30’da evlerine yapılan baskınla gözaltına alındı. Aynı saatlerde polisler bina görevlisi ile birlikte çilingirle açarak TTB binasına girip henüz avukatlar gelmeden arama yapmaya başladı. TTB avukatları aramaya daha sonra nezaret edebildiler. Merkez konseyi üyelerine yönelik başlatılan gözaltı işlemi saat 14.00 civarında 11 Merkez Konseyi üyesi için tamamlandı, Ankara dışında ikamet eden 7 üyenin Ankara’ya getirileceği öğrenildi. Aynı saatlerde binada yapılan arama sona erdi. Aramanın sonlandırılmasıyla, saat 14.00’ü takiben bina önünde bekleyen çok sayıda hekim ve dayanışma amacıyla gelen kurum temsilcileri içeri girdiler.

31 Ocak 2018: Gözaltılar British Medical Journal’a (BMJ) konu oldu. Dergide, Julian Sheather imzasıyla yer alan yazıda, “Türkiye kendi hekimlerine saldırıyor” ifadeleri kullanıldı. Dünyanın saygın sağlık dergisi Lancet de gözaltıları konu edindi.

01 Şubat 2018: TTB Etik Kurulu, Merkez Konseyinin açıklamasını mesleki değerlerin getirdiği yükümlülükler çerçevesinde haklı ve meşru olduğunu belirtti. Meslek örgütlerinin toplum sağlığını ve mesleki değerleri korumakla görevli olduğunu hatırlattı.

 02 Şubat 2018: 35 Tabip Odası gazete ilanı vererek, gözaltına alınan TTB Merkez Konseyi üyelerinin serbest bırakılmasını talep ettiler. Dünya Tabipler Birliği, İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü, Avrupa Hekimler Daimi Komitesi, Avrupa Tabip Birlikleri Forumu ve Uluslararası İşkence Mağdurları Rehabilitasyon Konseyi yöneticileri, TTB Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınmalarını kınayan ve bir an önce serbest bırakılmalarını talep eden bir mektubu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdi.

03 Şubat 2018: Gözaltına alınan TTB Merkez Konseyi İkinci Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman ve Merkez Konseyi üyeleri Dr. Şeyhmus Gökalp ile Dr. Ayfer Horasan Savcılık görüşmesinin ardından adli kontrol kaydıyla serbest bırakıldılar. Serbest bırakılmalarının ardından Dr. Sinan Adıyaman “Biz hekimlik görevimizi yaptık. Bundan sonra da hekimlik görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Her zaman yaşamdan yana olacağız.” diye konuştu.

05 Şubat 2018: Gözaltında bulunan 8 Merkez Konseyi üyesi Savcılık görüşmesinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. ABD’li dilbilimci, siyasi eleştirmen ve yazar Noam Chomsky, TTB Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınmasıyla ilgili olarak, TTB’ye destek mesajı gönderdi.

06 Şubat 2018: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Barolar Birliği gibi kurumların ismindeki “Türk” ifadesinin kaldırılacağını söyledi. Açıklamaya toplumun çeşitli kesimlerinden tepki geldi.

13 Nisan 2018: Sağlık Bakanlığı’nın açtığı davanın ön inceleme duruşmasının ilki yapıldı.

11 Haziran 2018: TTB’nin 69. Seçimli Büyük Kongresi 8-10 Haziran 2018 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirildi. Kongrenin son gününde yapılan seçimleri Etkin Demokratik TTB grubunun listesi kazandı.

29 Haziran 2018: Sağlık Bakanlığı’nın, TTB Merkez Konseyinin görevden alınması için Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davanın ikinci ön inceleme duruşmasında karar verildi. Mahkeme, görevden alınması istenen Konseyin, görev dönemi sona erdiği için, davanın konusuz kaldığına ve bu nedenle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.

27 Aralık 2018: TTB davası düşmesine rağmen Ağır Ceza Mahkemesinde Merkez Konseyi üyelerine karşı açılan davanın ilk duruşması yapıldı.

20 Mart 2018: TTB davasının ikinci duruşması yapıldı.

3 Mayıs 2019: TTB davasının 3. duruşmasında Mahkeme utanç verici bir karara imza attı. Mahkeme, dönemin 11 Merkez Konseyi üyelerine “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçundan 2’şer kez 10’ar ay hapis cezası verilmesine karar verdi.

3 Mayıs 2019: DünyaTabipler Birliği, Avrupa Hekimler Daimi Komitesi ve İnsan Hakları için Doktorlar yaptıkları açıklamalarla TTB Merkez Konseyi üyelerine hapis cezası verilmesini kınadı.

14 Mayıs 2019: Merkez Konsey Üyelerine verilen ceza TTB ve tabip odalarınca protesto edildi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen tabip odası başkanları ve TTB Merkez Konseyi üyeleri gerçekleştirilen basın açıklamasının ardından, Adalet Bakanlığı’na giderek, mahkeme sürecinde yaşanan hukuksuzluklara ilişkin kaygıları içeren bir dilekçe verdiler. TTB Yüksek Onur Kurulu tarafından yapılan açıklamada “TTB Merkez Konseyi üyesi meslektaşlarımız, hem birer onurlu hekim, hem bir meslek kuruluşunun yöneticisi olarak, görevlerinin ve topluma karşı sorumluluklarının gereğini yerine getirmişlerdir. TTB Merkez Konseyi üyeleri onurumuzdur” ifadelerine yer verildi.

18 Mayıs 2019: TTB Merkez Konseyi üyelerine verilen 1 yıl 8 aylık hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı. Kararda, halkın kin ve düşmanlığa tahrik suçlamasının delilinin bulunmadığı belirtildi. “Savaş bir halk sağlığı sorunudur cümlesinin tek başına okunduğunda herhangi bir suçu oluşturmadığı şüphesiz” ifadesine yer verilen kararda “Açıklamanın yapıldığı tarih ve dönem itibarı ile terör örgütü de aynı ve yoğun şekilde benzer ifadeler kullandı” denildi.

29 Eylül 2022: TTB 2016-2018 dönemi Merkez Konseyi üyelerinin, 1 Eylül 2016 tarihli “Bu Topraklarda Eşitlik ve Barış İçinde Yaşamamız Çok Mümkün” ve 24 Ocak 2018 tarihli “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlıklı basın açıklamaları gerekçe gösterilerek yargılandıkları davada İstinaf Mahkemesi açıklamaların suç olmadığına karar verdi. Mahkeme ayrıca bir MK üyesinin sosyal medya paylaşımlarının suç teşkil ettiği iddiasının da dayanaktan yoksun olduğunu ve fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığını belirtti

2022

27 Ekim 2022: Dr. Şebnem Korur Fincancı 19 Ekim’de bir konferansa katılmak için bulunduğu Berlin’de bir televizyon kanalına adli tıp uzmanı sıfatı ile yaptığı açıklamalardan ötürü sabah saatlerinde evinde gözaltına alındı. Ankara emniyetine verdiği ifadenin ardından Sulh Ceza Mahkemesine sevk edilen Dr. Fincancı tutuklandı. Tutuklama kararı üzerine TTB yaptığı açıklamada Dr. Fincancı’nın, hakkında soruşturma başlatıldığı bilgisini aldıktan sonra hızla yurtdışından dönmesi, çağrıldığı takdirde ifadeye gelebileceği avukatları tarafından iletilmesi, kaçma veya delil karartma şüphesi bulunmamasına rağmen hukuksuz bir sürecin sonunda tutuklandığını belirtti. Sağlık çalışanlarının hakları ve toplumun sağlık hakkı için; emek, demokrasi, özgürlük ve barış için; bilimin bağımsızlığı ve bilim insanlarının ifade özgürlüğü için Türk Tabipleri Birliği'ne ve Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya sahip çıkmayı sürdüreceğiz.” ifadelerine yer verilen açıklamada “baskılara karşı geçmişte olduğu gibi bugün de kazanan, toplumun yaşam ve sağlık hakkı mücadelesini yılmadan veren TTB olacaktır” denildi