Ey Ruhum, Hep Soru Soran Bir Ruh Olarak Kal Kaldığın Yerde*

Paylaş:

Dr. Onur Naci Karahancı

Hekim Postası Yayın Kurulu Üyesi 

Bir baktım ki en son yazımın üstünden hayli zaman geçmiş. Hafıza-i beşer nisyan ile malul   (Hafızamızın eksikliği unutkanlığı, diye çevirecek olursak) ise önce hafızayı tazelemek iyi gelecek belki dedim. Bu yazımda, son yazımdan bu yana neler olmuş hızla hatırlamak; sizlerle de paylaşmak istiyorum. Sonrası ya kısmet…

Mesela Şehir Hastaneleri açılmış bu arada. Sağlıktaki çıkmazı -doktoru hemşiresi- herkes kendi hastanelerinde kaybola kaybola somut da yaşar olmuş. Numune, Ulus, Atatürk… hastaneleri ne oldu diye soranlarımıza ‘kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne niye inanmıyorsun’ diyenler çıkmış.

 Atanmayan, ihraç edilen hekimler çalışamasın diye ‘sağlıkta şiddet’ torba yasası çıkmış. Yasanın ismiyle ne alakası var diye sormayın; hele hele yasayı yapanların aklındaki “sağlıkta şiddet” de hekim hırpalamakmış falan hiç demeyin. Bu dediklerinizi aklım kabul etse vicdanım kabul etmez…

14 Mart’ın 100. yılında TTB Merkez Konseyine açılan “savaş bir halk sağlığı sorunudur” davası bir hışımla geçer olmuş: Savcı daha savunmaları bile dinlemeden ilk duruşmada cebinden hazır getirdiği mütalaayı okudu diye avukatlarımız saçlarını başlarını yolmuş. Ama unutmayalım ki Cizre gönüllü hekimlerinin hepsi beraat etti. Çünkü tek savundukları, insani ve etik değerlerdi. Biliyorum ‘etik’ değerler birilerini son zamanlar çok rahatsız ediyor; evrensel olmasa, erklerin değiştirme şansı olsa rahatsız etmeyecek ama… Bundan sebep her bir şeye rağmen TTB Merkez Konsey üyelerimiz için de içimiz rahat.

Artık hiç halini hatırını sormadığımız dinozorlarımızın da yaşadığı söylenen Ankapark’ta, roller coaster isimli oyuncak, daha ilk çalıştığında havada kalmış. Bu durumu kesinlikle nazara bağlıyorum ve nedendir bilmem, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarının Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik’in de bu süreçte çıktığını bana hatırlattı.

Bu sürede bir de 100’ü aşkın gündür 5000’i aşkın insan açlık grevine girmiş. Ne etik ne insanlık adına sesini çıkaranımız, bu insanları soranımız, yaşamı, insani ve etik değerleri savunanımız olmamış:

“Dünya Tabip Birliği burada örgütlü tıp mesleğinin:

i) insanlığa hizmet eden ve bu görevi gerçekleştirmede ahlaki prensiplere ters şekilde davranmaya yönelik herhangi bir baskıya direnen hekimlerin kararını desteklemek için tüm doktorları teşvik etmek;

ii) böyle bir baskıya direnmeleri sonucunda veya böyle bir insanlık dışı işleme karşı konuşma veya davranma girişimleri karşısında yaşadıkları zorluklarda hekimleri destekleme ve, … teşvik etme sorumluluğunu burada tekrarlamakta ve vurgulamaktadır.”¹

Martin Luther King’in “Gün gelir, sessizlik ihanet olur” sözünü hatırladım sonra, söz söylememiz gereken yerde esirgiyorsak sözlerimizi; bu sessizliğimizin mesleki değerlerimize, benliğimize ihanet olabileceği aklımıza düştüğünde, artık geriye dönüp onarma şansımız da olmayabilir?

En son olarak da bir yerel seçim geçirdik ki dillere destan akıllara ziyan. Biz çocukluk çağında bıraktık zannediyorduk “top benim oynatmıyom” hallerini… Hazır toptan, maçtan konu açılmışken: Franko’nun ‘onları yüz binlik beşiklerde uyutuyorum’ dediği stadyumlar bile artık mazbata sorar olduysa umut var. Unutmayalım zar elinde olan karşıdakine zar tutuyorsun diyemez. ‘Ya korkacaksın ya da korkutucu olacaksın; yani ya hileli bir yaşamın ayrıştırmalarına teslim olacaksın ya da kendi yerli toprağının birliğini fethedeceksin.’ demiş Sartre. Zarı elinde tutanın böyle bir şey söylerken mantıki sıkışmışlığını varın siz düşünün?  Düşünelim dedimse, Dr. Frantz Fanon’un beyaz yakalılar için ortaya koyduğu özeleştirisini unutmadan düşünelim tabi:  “…çünkü zekâya ve felsefeye insanların eşitliğini kanıtlamak için başvurulacaksa eğer, onlara insanların imhasını meşrulaştırıcı silahlar olarak da sık sık başvurulduğu unutulmamalıdır asla”.

Bir yanda sağlığın toplumsallaştırılmasında; toplumun sağlık hakkı – demokrasi mücadelesinde söylememiz gereken çok sözümüz var. Diğer yanda da toplumun şekillendirilmesinde ve iktidarın bireylerin vücuduna kadar işlemesinde kullanılabilecek, ‘tehlike arz eden bilimsel bir güç’ümüz…  Ezcümle: Fanon’un bahsettiği zeka ve felsefenin çokça ‘kullanılacağı’; birbirimize,  yapısal eleştirilerimize çok ihtiyaç duyduğumuz bir süreçten geçiyoruz, hepimize kolay gelsin.

* Dr. Frantz Fanon

¹ Şiddet veya Kötü Muamele Kullanımı Konusunda veya Düşkünlük Yaratan Tedavilerde Yer Almayı Kabul Etmeyen veya Buna Zorlanan Tıp Doktorlarına Destek ile İlgili Dünya Tabipler Birliği Hamburg Bildirgesi