Film İncelemesi: Doktor (The Doctor)

 

 

Sinefil Dr. Nur Canoğlu

 

 Yönetmen: Randa Haines

 Senaryo: Robert Caswell, Ed Rosenbaum.

 Yapım Yılı: 1991

 İMDB 7

 

Doktor, 1988’de yazılmış, Ed Rosenbaum’un “The Taste Of My Own Medicine” (Kendi İlacımın Tadı) kitabından uyarlanmış bir Amerikan filmi.

  “Başka Tanrının Çocukları”, “Örümcek Kadının Öpücüğü”gibi filmlerde çok beğendiğim, 2022’de kaybettiğimiz William Hurt  bu filmde cerrah rolünde. İşinde iyi, neşeli bir cerrah ama hastalara sert davranan, onları birer sayıdan ibaret gören bir doktor. Asistanlarına da hastadan uzak olmayı, çok yakınlaşmamayı  tavsiye ediyor. Kendi hasta olunca da kendisi gibi, hatta daha beter davranan doktorlar, personelle karşılaşıyor ve şok oluyor! Özel ilgi görmemekten de rahatsız. Vaktinde tanı konamadığı için hastalığı ilerlemiş bir de arkadaş ediniyor. Arkadaşına sistemin doktorlar üzerindeki baskısını  itiraf ediyor. Pahalı MR’ları kolayca yapamayacaklarını… (Bu tabii bizde de öyle ama bizde hasta baskısıyla gereksiz MR yapılma oranı daha fazladır sanırım. Bu da gerçekten gereken birilerine MR yapılmasını engelleyebilir!) Ve değişim başlıyor… Hastalara adlarıyla hitap etmeye, insanca hekim-hasta ilişkisi kurmaya, asistanlarını da buna zorlamaya başlıyor. Bu arada hastalarına koşturmaktan ailesini ihmal etmiş olduğunu da anlıyoruz… Bu süreçte o konuda da yol alıyor. Kanserli arkadaşından öğrendiği “Korkuluk” hikâyesinde olduğu gibi kollarını indirerek hayata devam ediyor...

   Eşi rolündeki Christine Lahti de filmde çok başarılı… Gerçek hayatta babası cerrah, annesi hemşire imiş, evde bu filmi çeşitli şekillerde yaşamıştır sanırım…

   Film genelde mesajlarını fazla duygu sömürüsü yapmadan, abartmadan vermiş… Tabii hastayla yakın duygusal ilişki kurmamak tavsiyesine katılıyorum, ama hastayı anlamak, duygudaşlık kurmaya mani olmayacak kadar da yakınlaşmaktan yanayım. Orta noktayı bulmalı… Kendi adıma bazı hastalıkları yaşadığım zaman seviniyorum, hastaları, o hastalığı daha iyi anlayabiliyorum diye. Herkesin zaman zaman yaşamasında fayda var sanki. Keşke yaşamadan da yeterince empati kurabilsek… Tabii bu sadece doktorlar için değil, herkes için geçerli. Herhangi bir işlemi yaparken güler yüzle, elinden geleni yapan biriyle karşılaşınca insanın günü keyifle devam ediyor. Hastaları itip doktorlara özel muamele gösterilmesini istemem ama deontolojinin korunup biraz ayrıcalık gösterilmesinde de yarar görüyorum. Hem de bekleyen hastaları varsa…

    Bu filmin bir tıp öğrencisi gözünden incelemesi yazılmış, “Uzun vaka olarak sinema filmlerinin kullanımında” da incelenmiş. Öğrenciler fikirlerini belirtmişler. Ben de böyle filmlerin eğitimde kullanılmasından yanayım…

  Not: Şehir hastanemizde sık sık koridordan sedyeyle hastalar götürüldüğünü görmüştüm. Sonra ameliyat öncesi aynı koridordan hasta olarak geçirildim, koridordakilerin acıyarak bana baktığını gördüm. Bu filmde de benzeri sahne vardı. Öyle dev bir hastanede ameliyat hastasını (hem de pandemi sürecinde) normal hastaların arasından geçirerek götürmek zorunda kalınması çok garip değil mi? Başka bir yolu bulunamaz mı?