GATA Depremde Sahada Olsaydı…

6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketi, afet durumunda GATA gibi köklü kurumların önemini tekrar gösterdi.

Hekim Postası

Hem askeri hekim yetiştiren bir okul, hem de harp cerrahisi, harp psikiyatrisi, kimyasal-biyolojik radyolojik tehditler, askeri sağlık hizmetleri, askeri hijyen, deniz ve sualtı hekimliği, hava ve uzay hekimliği gibi sivil üniversitelerin çoğunun bünyesinde yer almayan bilim dallarının bulunduğu bir askeri sağlık kurumu olarak hizmet veren GATA’nın afet durumunda hızlı müdahale gücüne duyulan ihtiyaç Maraş depremi ile iyice belirgin hale geldi. 

Kendisi de 1999 Marmara depreminin ilk günlerinden itibaren sahada görev alan bir askeri hekim, GATA’nın afet durumunda nasıl bir hareket planı olduğunu “GATA’da otomatize olmuş ekipler vardı. Bir afet veya salgın durumunda kişilerin isimleri belliydi. Bunlar hemen olay yerine intikal edebilecek birimlerdi. Ekiplerin içinde ortopedi, genel cerrahi, plastik cerrahi, kalp-damar cerrahisi, acil tıp, enfeksiyon hastalıkları uzmanları yer alırdı.” ifadeleri ile anlattı.

Askeri hekim Marmara depreminden sonra ilk olarak cerrahi branşların bölgeye gidip müdahalede bulunduğunu,  üçüncü günden itibaren dahili branş hekimlerinden oluşan diğer ekiplerin bölgede hijyen önlemleri, salgın hastalıklara yönelik tedbirler, cesetlerin gömülmesi gibi konularda çalıştığını aktardı.

1999 Milat oldu

Askeri hekim o dönem GATA’nın olanaklarına ilişkin şu bilgileri verdi: “99’da deprem bölgesine gittiğimizde hiçbir şeyimiz yoktu. O dönemler İsrail’in, Fransa’nın çadırdan oluşan sağlık tesislerini gördüm, İspanya’nın da bir sağlık tesisi olduğunu duydum ama GATA’nın böyle mobil bir sağlık tesisi yoktu. Bu anlamda 99 depremi bir milat oldu ve o günden sonra GATA’ya şişme çadırlar alındı ve GATA’nın da 2 saat içinde kurulabilecek mobil sağlık tesisleri oldu. Yine 99 depreminden sonra GATA bünyesinde DAKİK isimli bir acil yardım ekibi kuruldu. Bütün malzemesi uçakla taşınabilen her an bu tarz afetlerde harekete geçmeye hazır doktor ve hemşirelerden kurulu bir ekip oluşturuldu.”

Askeri hekim GATA’nın afetlere müdahale birimlerinin Silahlı Kuvvetlerin yaptığı tatbikatlara entegre olduğunu, EFES tatbikatı gibi büyük tatbikatlarda yer aldığını ancak bu işleyişin bugün geçerli olmadığını kaydetti.  Diğer yandan askeri hekim, GATA’nın saha deneyimi olan akademisyenleri aracılığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı gibi kurumlar bünyesinde verdiği eğitimlerle de afetlere hazırlık konusunda büyük bir katkısı olduğunu sözlerine ekledi.

Ameliyathanede hekim hekimdir

Deprem yaralanmalarının harp cerrahisi içinde yer alması nedeniyle askeri cerrahlar ile sivil cerrahlar arasında bir fark olup olmadığını sorduğumuz askeri hekim konuyu  “GATA travma cerrahisinin en fazla yapıldığı kurumdu. Hekimler daha asistanken çok fazla vaka görüyordu. Ancak iyi eğitim aldıktan sonra askeri hekim ve sivil hekim arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum. Ameliyathanede hekim hekimdir. Askeri ve sivil hekimler arasındaki fark sahada ortaya çıkar.” sözleri ile açıkladı.

Sahada ortaya çıkan farkı; hızlı müdahale ve fiziksel dayanıklılık olarak gösteren askeri hekim, sözlerini “Askeri hekimin bedensel kabiliyeti, sağlık durumu ki sağlık durumunu kaybederse askeri hekimlik yapamaz, fiziksel yetenekleri sivildeki hekimlere göre daha yüksektir. Diğer yandan hızlı hareket eder. Herhangi bir durum olduğunda 1, 1,5 saat içinde yola çıkabilir. Bu bir terbiyedir ve üzerinize oturur. Emir geldiği anda ailenizi ararsınız ve onlar başının çaresine bakar. Aileniz de alışkındır bu duruma. Oysa sivil hekimlerin yetiştirilme biçimi bundan çok farklıdır.” diye sürdürdü.

Savaş ortamı sivil hekimlere uygun değil

Bu farkların özellikle savaş ortamında kendini daha net belli ettiğini belirten hekim, Silahlı Kuvvetlerde savaşan birime en yakın bulunan birim olan sıhhiye ekibinde bugün sivil hekimlerin yer almasını “Bir top mermisinin patlamasına, silah sesine alışkın olmayan bir hekim orada ne kadar sağlıklı hizmet verebilir. Kendini koruyamaz. Ama askeri hekim silah kullanmayı bilir, kendi güvenliğini sağlayabilir oradaki diğer rütbeliler şehit olsa bile hemen komutayı ele alabilir. Bir sürü özelliği vardır. “Doktor değil mi, hepsi aynı” diye düşünülebilir ama öyle değil. Dolayısıyla askeri hekimliğin yok edilmesi bu ülkeye yapılan büyük kötülüktür.” sözleriyle eleştirdi.

Bir gelenek yok edildi

Maraş depremi ile 99 depremini kıyaslamasını istediğimizde askeri hekimin yanıtı ise şu şekilde oldu:  “99 depreminde GATA’nın hiçbir şeyi yoktu. Ne bir sahra hastanesi, ne acil cerrahi hastanesi gibi mobil bir birimi yoktu. 99’dan sonra bunların hepsi temin edildi. Bugün çok ciddi zafiyetler yaşandı. Yetişmiş askeri sağlık personelinin kapasitesinden yararlanılamadı. Birçoğu emekli oldu ya da KHK'lar ile hayata, topluma küstüler. Maalesef bir gelenek yok edildi. Deprem bölgesinde birçok ülkenin silahlı kuvvetleri sahadaydı. Bizim yetiştirdiğimiz Malezyalı doktorlar general olarak geldiler. Bizim kendi personelimiz yeterince yer alamadı. Sonuç olarak bu depremde TSK arama kurtarma, sağlık desteği, barınma ve güvenlik güçlerinden faydalanılsaydı deprem bölgesindeki moral ve motivasyon çok farklı olurdu.”