Gezgin doktor

Yeni yerler görmeye, gezmeye, yeni kültürler, yeni yüzler tanımaya aşık bir insan Dr. Efsun Müftüoğlu. Ve onun hayatı, küçük bir tesadüfün her şeyi nasıl da değiştirdiğinin örneği. Dr. Müftüoğlu hedefine sığdırdığı 100 ülkeyi görme hayali ile gezilerini Hekim Postası için anlattı.

Röportaj: Sibel Durak

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1991 yılında mezun olan Dr. Müftüoğlu, emekli olduğu 2014 yılına kadar Etimesgut Devlet Hastanesi, Bayındırlık İl Müdürlüğü, Dikmen Ana Çocuk Sağlığı ve 112’de çalışıyor. Emekli olduktan sonra bir daha doktorluk yapmayı istemiyor çünkü hekimlere gösterilen saygının azaldığını düşünüyor.

Başta babası olmak üzere aileden gördüğü için doktor olunur diye düşünüp doktor olduğunu ama aslında sosyal dallara hep daha fazla ilgi duyduğunu anlatıyor. Fakülteyi bitirince ihtisas yapmıyor ama Kamu Yönetimi yüksek lisansı yapıyor. Avrupa Topluluğu Uluslararası İlişkiler okuyor Siyasal’da. Kendi okumaları da hep tarih, sosyoloji üzerine. Bir de dil öğrenmeye karşı
özel bir merakı var. İngilizce, İspanyolca, Makedonca ve kendisini idare edecek kadar Almanca biliyor.

Yerel rehber yetersiz kalınca rehber oluyor

Hekimlik yapmam artık diye düşündüğü esnada hayatı tesadüf eseri değişiyor. Katıldığı Vietnam turunda yerel rehber yetersiz kalınca gittiği her yeri en ince ayrıntısına kadar okuyup araştırdığını bilen bir hekim arkadaşı Dr. Müftüoğlu’ndan şehri anlatmasını istiyor. Vietnam gezisi Dr. Müftüoğlu’nun anlatımı eşliğinde tamamlanıyor. O gezide “madem hekimlik
yapmayacaksın rehber ol” diye kendisine yol gösteren başka bir hekim sayesinde hala çalıştığı acenteyle görüşmeye gidiyor ve rehberlik günleri başlıyor.

Yeni işine böyle adım atıyor ama gezip görme tutkusu çocukluktan geliyor.  Arkadaşları pembe panjurlu ev hayalleri kurarken, o Machu Picchu’ya tırmandığını düşlüyor. İlk gezilerine de çocuk yaşlarda çıkıyor. Makedon bir aileden gelen Dr. Müftüoğlu için Balkanlar aşina olduğu coğrafya. Fakülteyi kazandığı yıl Yunanistan ve Makedonya ve hazırlığı bitirdiği yıl İngiltere seyahatleri ise başarıları karşısında ailesinden gelen ödülleri.  

Küçük yaşlarda edindiği bu tecrübe cesaretini arttırıyor ve meslek hayatı boyunca da sürdürüyor gezmeyi.  Nasıl yaptığını ise “Maaşımın her kuruşunu döviz yapardım. Sonrasında
polikliniklerde nöbet tutardım. O parayla hayatımı idame ettirirdim. Yıllık izinlerimin tamamında yurtdışına gittim ben.”diye anlatıyor.  

Bir zaman sonra, kardeşi, yakın akraba ve arkadaşlarının yaşadığı ülkelere ziyaretleri başlıyor. Azerbaycan, İsrail, Londra, Amerika, Bangladeş, Belgrad,  İsviçre, Almanya, Peru, İspanya, Yeni Zelanda, Avustralya bu sayede ekleniyor gördüğü yerler listesine. Yeri geliyor kaybolarak öğreniyor gittiği yerleri , yeri geliyor yerel halktan tanıştığı insanların peşine takılarak. 22 yıldır evlerine gittiği ailenin yanında bir Hintli kadar bilecek düzeye eriyor Hindistan’ı.

Rehberlik günleri ile birlikte gezdiği ülke sayısı da hızla artıyor. Yeni işinde programı hayli yoğun. Bir ay İspanya’ya gidiyor, diğer ay İngiltere, İrlanda, İskoçya, Norveç’e, ardından birkaç ay sonra Polonya, Ukrayna, Brezilya, Arjantin, Moğolistan, Küba, Fas’a… Sonra başka başka ülkeler ekleniyor bu seyahatlere.

Bugüne kadar 94 ülke

Yaş ilerledikçe maceradan kaçtığını artık seyahatlerine daha programlı çıkmaya başladığını söylüyor. Ve beraberinde herkesin gittiği yerleri değil daha marjinal gezileri planlamaya başlıyor. Ekvador, Galapagos Adası, Pasifik Adaları ve İpek Yolu… Bugüne kadar 94 ülkeyi gezdiğini mükerrerlerle bu sayının 200’e ulaştığını anlatıyor. Hedefi ise 100 ülkeye ulaşmak. Bundan sonrası için gitmediği ülkeleri görmeyi planlıyor. En büyük hayali ise siyahi Afrika’yı görebilmek. 

“Gitmedim dediğim ülkeye rehber olarak gitmem” diyor. Daha önce gitmediği bir ülke ise önce tur kendisini çırak olarak gönderiyor. Her gezi öncesi kendisini eve kapatıp gideceği yerler üzerine okumalar yapıyor. Gezmek kadar bu araştırma aşaması da çok vaktini alıyor. “O kadar iyi bilmeme rağmen hala Makedonya’ya gitmeden önce Makedonya okurum” diyerek anlatıyor okumalarını.

Gittiği ülkeler içinde en sevdiği Hindistan. Küba ve İsrail geliyor ardından. Kudüs içinse “Başka bir Kudüs yok dedikleri kadar var.” cümlesini kuruyor.

“Meksika’ya tek gitmem korkarım”

Sizin adınıza her şey düşünüldüğü için tur eşliğinde gezmenin bir avantajı olduğunu düşünüyor ama bireysel gezmenin de farklı bir tadı olduğunu…  Gençken uzak hedeflere yaş ilerledikçe daha yakın yerlere gitmeyi tavsiye ediyor. Bu kadar çok gezmesine karşın tek başıma gitmem dediği ülkeler de yok değil. Tavsiye niteliğindeki bu sözlerini şöyle aktarıyor: “Çin’de
turistlere serbest zaman verdim ben gezeyim demem. Çin’de gezmem çünkü kayboldum dediğim anda soru sorabileceğim kimse yok. Ne kadar dil bilirsen bil Çin’de dilsizsin. Japonlar öyle değildir mesela bilmese bile yardım etmeye çalışır. Belli ülkeler var ki güvenlikten dolayı gitmem. Dünyada cinayetin en fazla işlendiği Honduras’a çantamı alıp gideyim demem. Meksika’ya tek gitmem korkarım. Venezuela’ya aynı şekilde. Güney Amerika’da Şili’ye, Arjantin’e gidilir tek başına ama Brezilya cesaret ister. Gittim diyen var mıdır vardır elbet ama ben olsam gitmem. Belli ülkeler var ki nereye gidersen git tehlikeli. Böyle yerlere tek başıma gitmem, iki kişiyle de gitmem, turla giderim. Vietnam, Kamboçya gibi ülkelere tek başına gidilir mi gidilir araba tutulup gezilir mi gezilir ama turla gitmekte fayda var. Vietnam’da hala nerede mayın olduğunu bilmediklerini söylerler bu sebeple.”

Dr. Müftüoğlu sözlerini  “Bir ülkede yaşar mısınız deseniz hep hayır derdim. Kendi dilinde şaka yapmak, kendi adetlerini yaşamak bambaşka. Arkadaşımın çocuğu, artık torunu
doğduğunda altın takmaya gitmeyeceksem, akrabama geçmiş olsun demeye gitmeyeceksem ben niye yaşayayım ki derdim.  Ancak ilk defa diyebilirim ki dışarıda yaşayacaksın seç bir ülke deseler artık İspanya derim. İspanyolları çok sevdim sıcaklıklarını, yaşam tarzlarını sürekli selamlaşmalarını hayattan keyif almaya çalışmalarını çok sevdim.” diye bitiriyor.