OHAL koşullarında hekimlik

Paylaş:

ATO Asistan ve Genç Uzman Hekim Komisyonu

OHAL ve görevlendirmeler

Siviller ve sağlık personellerinin savaş sırasında korunmasına ilişkin düzenlemeleri içeren Cenevre Sözleşmesi, 2. Dünya savaşında yaşanan birçok etik ihlallerin de doğrultusunda 12 Ağustos 1949 tarihinde onaylanmıştır. Bu sözleşmeye göre savaş tarafı olan devletler kendi topraklarında veya işgal altındaki topraklardaki sivillerin sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması için gerekli önlemleri alabilirler. Ülkemizdeki mevzuata göre genel hayatı etkileyen savaş, sıkıyönetim, olağanüstü hâl ilanı, salgın hastalık ve doğal afetler gibi durumlarda, yer değişikliği işlemleri herhangi bir şarta bağlı kalmaksızın yapılabildiği yazılmakla beraber yönetmelikteki düzenlemelerin yurt genelini kapsadığı, ülke sınırları dışına yapılabilecek bir görevlendirmeye dair bir düzenleme içermediği görülmektedir. Ülke sınırları dışındaki bir savaş bölgesinde hizmet verecek olan sivil sağlık personelinin görevlendirmesi, gönüllülük esasına uygun olarak yapılmalıdır.Ayrıca; hangi sağlık sisteminde olursa olsun, hekimlik uygulamasının koşulları hekim örgütlerinin temsilcilerine danışılarak belirlenmelidir.

Gönüllü personel bölgeye ulaştırılmadan önce eğitilmiş ve mevcut duruma uygun olarak hazırlanmış olmalıdır. Bu nedenle görevlendirilecek olan personele hem kendi güvenliği hem de bölgedeki sivillerin güvenliği açsından görev öncesinde, savaş şartlarında uygulanması gereken prosedürler ve uyulması gereken kurallarla ilgili teorik ve pratik eğitimin, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin ve Kızılay’ın belirlediği kuralları da içerecek şekilde verilmesi zorunluluktur. Hekimin öncelikli görevi etik ilkeler doğrultusunda hareket ederek, zarar vermemesidir.

Özellikle dikkat edilmesi gereken konular ise silahlı kişilere araç ve yatak yardımı sağlamamak, tehdit altındayken kendi güvenliğini sağlamakla ilgili tetikte olmak, çevredeki kişilerle yapılan konuşmalarda istihbarat bilgilerini kullanmamaya önem vermektir. Bu bilgilere sahip olmadan bölgeye gönderilen sağlık personellerinin can güvenliği ciddi bir risk altında olacaktır. Ayrıca, görevlendirilen personelin bölgedeki rolünü doğru anlamasının, eşitlik, gönüllülük, toplulukla birlikte hareket etme ve takım çalışmasına önem verme, güven kazanma ve soğukkanlılık ilkeleriyle görevini yerine getirmesinin önemi vurgulanmalıdır. Bir diğer önemli husus da görevli personelin görev başındaki haklarından haberdar olmasıdır. Saygı görme, saldırıya maruz kalmama, yardıma ihtiyaç duyulan bölgelere ulaşım, tıp etiği ilkeleri çerçevesinde yardım sağlama, ihtiyaç halinde yardım talep etme bu haklardan bazılarıdır.

Son dönem ülke sınırları dışında, gönüllülük ilkesinin yok sayıldığı ve ülke sınırları içinde geçerli olan mevzuata göre yapılan görevlendirmeler hekimlerin mevcut çalışma yüküne bir de hayati risk eklemektedir. Eğitim almadığı çatışma ortamlarında zorla görevlendirme yapan tüm yetkililer, hem hekimlerin hem de görevlendirildikleri yerlerde tedavi ihtiyacı duyan insanların -hekimlerin eksik eğitimi nedeniyle- uğrayacakları sağlık hakkı kayıplarının tüm sorumluluklarını da almaktadır.

OHAL ve güvenlik soruşturmaları

OHAL döneminde getirilen bir diğer yenilik de güvenlik soruşturması ve arşiv taraması olarak tabir edilen, kamuya yeni alınan ve atanan çalışanların tümünün uzun bir soruşturmaya tabi tutulmasıdır: Bunun için kişilerden bir takım kimlik bilgilerini isteyen form doldurtulmakta ve gergin, uzun bir bekleyiş süresi başlamaktadır. Bu bekleme süresi zaten son zamanlarda had safhaya çıkan ciddi çalışan açığının iyice derinleşmesine yol açmaktadır. OHAL sonrası ilk doktor atamasında kişiler tebligatlarının yayınlanması için yaklaşık 3 ay bekletilmiş ve gelen tepkiler sonunda bakanlık soruşturmalarının henüz tamamlanmadığı; gerekli görülürse yine de gittikleri yerlerden kendilerinin görevden alınabilecekleri uyarısı ile atamalarına onay verilmiştir. Benzer bir durum son açıklanan TUS yerleştirmeleri sonucunda yaşanmakta, henüz mesleklerinin başında olan genç hekimlerin ne zaman göreve başlayacağını kimse bilmemektedir. Tabi soruşturma sonucu gelene kadar insanlarda olacak gerginlik son derece yüksek olacaktır. Devletin kendi vatandaşıyla bu kadar ön yargılı ve korku temelli bir ilişki kurması özgür ülkelerde pek beklenmez.

OHAL ve istifa

OHAL ilanıyla birlikte hekimler açısından muamma olan konulardan birisi de kuşkusuz istifa koşullarındaki değişikliklerdir. Yapılan ilk düzenlemeyle kişi usulüne uygun istifa etse bile görevini devredemediği sürece kurum amiri tarafından ayrılışına izin verilmemesi şeklindeydi. Yaşanan mağduriyetlerin getirdiği tepkiler sonrasında yeni bir düzenlemeye gidilerek amirlere verilen sonsuz yetki sınırlandırılmış ve usule uygun istifada ayrılış 2 aya kadar ertelenebilecek şekilde düzenlenmiştir.(Halen 657’de istifa edilemediği geçmekte ancak Sağlık Bakanlığı’yla yapılan görüşmede son yönetmeliğin uygulanacağı belirtilmiştir.)

Askeri hekimliğin durumu

15 Temmuz 2016 tarihinden sonra askeriyenin her alanında yeni düzenlemelerde bulunulmuş, FETÖ soruşturması kapsamında binlerce rütbeli asker ihraç edilmiştir. Bunun yanı sıra, sağlık alanında önemli bir değişiklik olarak 31 Temmuz 2016 tarihli ve 29787 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 669 sayılı OHAL Kararnamesi ile GATA, Hemşirelik Yüksekokulu, Sağlık Astsubay Meslek Yüksekokulu ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne; TSK Rehabilitasyon Bakım Merkezi Başkanlığı ile GATA Ankara ve Haydarpaşa Eğitim Hastaneleri dahil tüm asker hastaneleri, poliklinikler ve sağlık merkezleri de Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Takip eden günlerde bu kurumlarda çalışan personellerin bir kısmı kurumda çalışmaya devam ettirilirken geri kalan kısmın başka kurumlara nakli ve boşalan kadroların doldurulması için gerekli düzenlemeler de ilerleyen tarihlerde yapılmıştır. Askeri hastanelerin önemli bir fonksiyonu olan askerlik dönemi öncesi erliğe tıbbi açıdan uygun olup olunmadığına yönelik muayeneler askeri hastanelerin ortadan kalkması ile diğer eğitim araştırma ve üniversite hastanelerine dağıtılmıştır. Sonraki dönemde askerlik muayenesi için eğitim araştırma ve üniversite hastanelerine başvurular başlamış olup giderek artmaktadır. Fakat sivil hastanede çalışan hekimlerde askerlikle ilgili kanun, yönetmelik ve mevzuat bilgisi mevcut olmayıp resmi evraklarıyla başvuran kişilere yardımcı olunamamaktadır. Bu durum hem başvuran mağduriyetine hem de sağlık uygulamalarında önemli bir yüke neden olmaktadır. Şimdiye kadar askeri hastanelerdeki kurullar tarafından değerlendirilen konularda herhangi bir ön hazırlık yapılmamış, konuyu tüm yönleri ile ele alacak ve sorumluluğu üstlenecek bir kurul oluşturulmamıştır. Askerlikle ilgili sağlık uygulamalarının eksiksiz olarak devam ettirilebilmesi için acilen bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.

Sonuç olarak

OHAL koşullarında pek çok kafa karışıklığı ve mağduriyet devam etmektedir, haksız-hukuksuz işten atmalar, uzaklaştırmalar, kurulan komisyonla açılan uluslararası davaların önüne geçme ve geri dönüş sürecini mümkün olduğunca erteleme gayreti yanında işten atılan asistan hekimlerin eğitim hakkının gaspına dair belirsizlik, yine bazı bölgelerde ilgili bölümün tek hekiminin ihracı sonucu hasta haklarının gaspı, yine askeri hastanelerin bakanlığa devri sonucu askeri kurumlara bu eğitimi almamış pratisyen hekimlerin atanması gibi pek çok sorun çözüm beklemeye devam etmektedir.

Ohal’de ve her halde hekimler yaratılan bu baskı ve kaos ortamına karşı iyi hekimlik ilkeleri doğrultusunda mücadele etmekte kararlıdırlar.