Önce düşler bozuldu

Paylaş:

Dr. Burhanettin Kaya

Hekim Postası Yayın Kurulu Üyesi

Bir dönemi anlatırken, yaşanan değişimi vurgulamak için kurduğu bir cümle Oktay Akbal’ın; “Önce ekmekler bozuldu”. Ve bir kitabının adı. Bir yozlaşmayı anlattığı gibi bir örselenmeyi de anlatıyor. Savaşı ve yıkıcı bir dünyanın izlerini…

Travmalar bireyin iç dünyasını biçimlerken; kendini algılayışını, yaşama bakışını,  insan ilişkilerini, hayata tutunuşunu belirlerken; zihnin söze dökülmeyen, dökülemeyen ve belleğin en örtük dehlizlerine onu bastıran bir korku dünyasının dinamosunu çalıştırıyor.  Korkular bastırılıyor. Acıyı yaşanarak itiyor zihnin derinliklerine . Bedende hapsoluyor kaygı; titreyişinde tenin, daralışında nefesin ve çarpışında yüreğin. Karanlık bir denizde kaybolan bir geminin yelkenlerinde toplanıyor keder ve kaygı. Bu karanlık ki, uykunun onaran gücünü uyandıran bir düş gemisini de sefere çıkarıyor zihnin okyanusunda… Onaran… Düşler travmanın korkusuyla zorlanıyor, sarsılıyor, dalgalanıyor ve bozuluyor. Düş rüya olurken, “örse”lerimiz onu kabusa dönüştürüyor.

Öyle bir karanlık denizdeyiz ki, uykunun uyanık evresinde bizi onaracak düşlerimiz, zorlu bir fırtınayı saf dışı etmek için kabus olmak pahasına direniyor. Önce düşlerimiz bozuldu evet, gündüzümüzü süsleyen. Sonra rüyalarımız… Ve şimdi  iç dünyamız, karanlığa karşı aydınlığın direncinde yine düşlerine kavuşmak için savaşıyor.

Ekmek almaya giden ve dönemeyen bir çocuğun düşlerini yok eden bir gaz bulutuydu.  Umuda yolculuk yapan göçmenlerin düşlerini denizin derinliklerine gömen bir tekne. Bir bombaydı mutlu bir gelecek düşünü hayallerinde taşıyan gençliğin orta yerinde patlayan. “Yeni bir dünya mümkün” diyen ve barışı düşleyenlerin seslerine takılan kelepçe. Ve daha nice…Önce düşler bozuldu karanlığın elleriyle…

“Yaşam varsa umut da vardır” diyor Hawking, zekasıyla ve teknolojisiyle hayatı yok etme gücünü elinde bulunduranları eleştirirken.

Akılda kalan düşte de olur. Düşte olan işlenir, bilince dönüşür. Travmalarımızı onarırken düşlerimizde,kabus olma pahasına, uyanıp dökülürken sokağa, hayali gerçek yapmanın gücünü de çoğaltırız. İç dünyamız ruhumuzu onarırken, ellerimiz şekil verir hayata, yürürken omuz omuza. Şarkılar özgür düşlerimizin ezgilerini fısıldar rüzgarın kanatlarında.

Ekmek almaya giden çocuklar, buğdayın kavruk kokusunu içlerine çekip dönerlerse annelerinin sevgisine, o zaman hesabı sorulmuştur düşlerimizi karartan karanlığın.

Gün doğar. Bülbüller öter. Güneş girer karanlığın kalbine. Susturur. Dağıtır kara bulutları. Uyanır doğa, dünya, insanlık. Onardığımız düşler hatırlanır.