Pandeminin Gör Dediği
Mart 2020’ de başlayan pandemi ile hepimizin hayatı ciddi değişikliklere uğradı. Maalesef bu süreçte pek çok insanımızı kaybettik. Daha acısı ise birlikte görev yaptığımız , aynı sandalyede dinlenip aynı bardaktan çay içtiğimiz arkadaşlarımızı yitirdik. Hekim, hemşire , sağlık memuru , ambulans şoförü... Sağlık alanında çalışan herkes salgını olanca ağırlığı ile yaşadı, yaşıyor.
Yaşattığı kayıpları bir yana koyduğumuzda ise aslında pandemi artık kanıksadığımız ve önemini yitirmeye başlayan gerçekleri tekrar önümüze serdi.
Sağlık alanı her zaman emek yoğun, yıpranma payı yüksek bir alandı. Fakat yürütülen negatif politikalar , niceliğe önem verip niteliksizleştirilen sağlık hizmeti , hastaları müşteri -hastaneleri ticarethaneye dönüştüren düzenlemeler ve söylemlerle değersizleştirilmişti. Belki de sağlık çalışanları çok uzun süre sonra ilk defa pandemi ile değerli olduklarını hissettiler. Sağlık çalışanlarının ve emeklerinin ne kadar değerli olduğunun ancak 100 yılda bir rastlanan bir pandemi ile görülmesi ise oldukça trajik aslında.
Sağlık çalışanları pandeminin ilk gününden itibaren salgından en fazla etkilenen grubu oluşturdu. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 120 binin üzerinde sağlık çalışanı enfekte oldu. Pek çok meslektaşımızı kaybettik. Hekimler ve sağlık çalışanları hala yeterince değerli bulunmamış olacak ki Covid-19 hala meslek hastalığı olarak kabul edilmedi! Pandemi bu yönde de aylar geçse de bir şeyi değiştirmedi.
Sağlık çalışanlarının ne denli değerli olduklarından bahsetmişken önümüze serilen diğer gerçekleri de atlamayalım. Siyasetçilerin negatif söylemleri , sağlık çalışanlarının omuzlarına bindirilen ağır yük, sistemden kaynaklı sorunlar, cezasızlık derken artık kangrenleşmiş bir sorun var önümüzde...Sağlıkta şiddet! Buna da alışmaya başlamıştık doğrusu. Pandemi ile ana haber bültenlerine düşen sağlıkçı barikatları gündem olmayı başardı. Toplumda yükselen şiddet olgusundan payını en fazla alan sağlık çalışanları ancak bu ikonik görseller ile gündem olabildi.
Pandeminin yüzümüze vurduğu bir diğer acı gerçek ise asistan hekim eğitiminde geldiğimiz noktaydı. Temel görevi eğitim ve araştırma iken eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde öncelikli olarak hizmet yükünü sırtlayan , angarya ile boğuşan, hoca hastası bakmaktan eğitim vakası görmeye fırsat bulamayan, en iyi eğitimi yine akranlarından alan asistanlar için pandemi de bir şey değiştirmedi. Pandemi servislerinde, polikliniklerde çalışan asistan hekimler pandemi ile en ön safta mücadele etmelerine karşın ne Covid ek ödemelerinde hak ettikleri ödemeyi alabildi ne de nöbet ücretleri zamanında yattı. Pek çok üniversite hastanesinde asistan hekimler nöbet ücretlerini dahi alamadıkları için seslerini duyurmaya çalıştı. Nöbet ertesi izin hakkı için sosyal medya eylemleri yaptı. Pandemi asistan hekimlerin yükünü arttırmakla kalmadı. Kronikleşen sorunlarını da katmerledi.
Pandeminin getirdikleri her zaman olumsuz değil elbette. Pandemi ile hekimler ilk defa gerçekten hastalara zaman ayırabilecek şekilde randevular ile muayeneye başladı . İlk defa hastasını dinleyecek vakti oldu. Pandemi öncesi ucube performans sistemi ile günde 100-150 hasta bakan (bakan diyoruz çünkü bu kadar hasta bir günde muayene edilemez ancak bakılır) hekimler polikliniklerde günde 40-60 hasta muayene etmeye başladı. Uzman hekimler üzerinden yıllar geçmişcesine ‘Hekimlik yapmaktan keyif almaya başladım. Biz o kadar hastaya nasıl bakıyorduk?’ dediler. Sahi biz bu yükü bunca zaman nasıl kaldırıyorduk? Pandemi koşullarında olması gerekene yaklaşan koşullarımıza sevinir olduk.
Pandemi hepimizin hayatında kalıcı izler bırakıyor. Hayatın olağan akışının yavaşladığı zamanlardan geçiyoruz. Dileriz ki bu yavaş ancak yıpratıcı zamanlardan ders alarak ve güçlenerek çıkarız. Yoğun bakım kapısı açılmasın diye tüm teçhizatını kapıya yığan, tüm gücüyle kapıyı kapatan sağlık çalışanları umalım ki pandemi sonrası bir daha bunlar yaşanmasın diye güçlerini birleştirir ve sağlıkta şiddet için, emekliliğe yansıyan-insanca yaşamı sağlayacak temel ücret hakkı için, nöbet ertesi izin hakkı için, yıpranma hakkı için, her hastaya yeterli zaman ayırabilmek için, nitelikli bir tıp eğitimi için kazanım elde eder. Sevgi ve umutla...