Sağlıklı Kent

Paylaş:

Dr. Vedat Bulut

ATO Yönetim Kurulu Başkanı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı biyolojik, psikolojik ve sosyal iyilik hali olarak tanımlamaktadır. Son dönemlerde politik iyilik halini de bu tanımlamaya ekleyenler bulunmaktadır. Bu tanımlamada sağlıklı olmak için sağlıklı kentlerin varlığı kaçınılmaz. 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçimler öncesi siyasi partilerin sağlıklı kentlere yaklaşımı ve bu konuda geliştirdikleri söylemler oldukça arka planda kaldı. Seçimlere giderken politik iyilik halinin mevcut olmadığını gözlemliyoruz. DSÖ’ye göre ‘’sağlıklı kent’’ kavramı da tanımlanmıştır ve 5 temel görüşünü aşağıdaki şekilde belirtmiştir*:

Sağlıklı kent bir sonuç değil bir süreçtir. Tek bir sağlık durumunu tanımlamaz. Sağlık bilinci ve onu iyileştirme azmini içerir. Sağlıklı bir kent sürekli olarak fiziksel ve sosyal çevresini, toplum kaynaklarını yaratır ve iyileştirir. Bunu yaparak yaşamın tüm işlevlerini yerine getirmede ve azami güçlerini geliştirmede toplum bireylerinin karşılıklı yararlanma bağlamında birbirlerine desteklerine olanak sağlar.

Ayrıştırılan ve nefret söylemiyle ötekileştirilen kitlelerin bu tanım içerisinde ‘’Sağlıklı kent’’ olgusuyla taban tabana zıtlığı açıktır. Sağlıklı bir kent için siyasal net kararlılık, liderlik, kurumsal değişim, sektörler arası ortak çalışma önemlidir ve ‘’Katılımcı Kent Yönetimi’’ oluşturmak yerine, emlak rantçılığına dayalı yaklaşımlar kentleri sağlıklı olmaktan çok öteye savurmuştur. İstanbul’da Taksim Gezi Parkı’na ve Ankara’da Saraçoğlu Mahallesine yapılan rantiyeci saldırı kentleri daha fazla sağlıksızlaştırma adımlarıdır.

Sürekli olarak yeşili tüketen, ağaç biçen, onların yerine beton dağları diken bir anlayışla karşı karşıyayız. Kentlerdeki iklimsel değişimler, su baskınları, siklonlar doğanın intikamı olarak karşımıza çıkmakta.

Halkı sağlıklı, enerji dolu, mutlu olan, çevre sağlığı korunmuş ve kirlilikten arınmış, park ve rekreasyon alanları çok sayıda ve kolayca ulaşılabilir olan, içme ve kullanma suyunun her konuta belediyeler tarafından yeterince ve ucuz olarak ulaştırıldığı, toplu taşımanın artık tercih edilir olduğu, endüstriden uzak kentler kurmak zor değildir. Ancak rant ve servet düşkünleri için bu değerlerin kıymeti kalmamıştır.

Sağlıklı kentlerde halk sağlığı öncelikli olmalı ve sağlık tesislerinin ulaşımı, dağılımı etkin planlanmalıdır. Şehir hastaneleri ile bunun da göz ardı edildiği görülmektedir. Neoliberal kapitalizm doğaya ve insana, insanın emeğine değer vermek yerine her şeyi metalaştırma ve paraya çevirme yolunu tercih etmektedir. Daha fazla beton, daha fazla mega proje, daha fazla komisyon peşindedir neoliberal kapitalistler.

Yaklaşan yerel seçimlerde kentin su ve gıda güvenliğini sağlayacak olan, doğaya ve yurttaşlara daha saygılı olan, katılımcı kent yönetimini hedefleyen, meslek örgütlerinin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin görüşlerini de kent yönetimlerine dahil edecek yönetimleri seçme görevimiz var.

Bu yıl ‘’Tıp Bayramı’nın 100. Yılı 14 Mart tarihinde kutlanacak,  bu Tıp Bayramı’nda bizlerin tabipler olarak ‘’Sağlıklı Kentler’’ için neler yapabileceğimizi, adayların plan ve projelerine hangi katkılarda bulunabileceğimizi masaya yatıracağız. Ankara Tabip Odası olarak çalışmalarımız ve arşivimiz ayrım gözetmeksizin tüm adaylara açıktır.

*http://www.euro.who.int/en/health-topics/environment-and-health/urban-health/who-european-healthy-cities-network/what-is-a-healthy-city