Soruşturmalarda Savunma Hakkı Temel ve Vazgeçilmezdir

Paylaş:

HAKLARIMIZI BİLİYOR MUYUZ

ATO Hukuk Bürosu

Hekimlerimizin tutum ve eylemlerinden kaynaklanmayan, aksine sağlık sisteminin bilinen yapısal sorunlarına dayanan kimi olumsuzluklar ve kişiler nezdinde yol açtığı mağduriyetler, ne yazık ki çoğunlukla hekimlerimize yönelik haksız ve yersiz şikayetlere ve de devamında idari disiplin soruşturmalarına sıklıkla yol açmaktadır. Bir isnada/suçlamaya ve bu kapsamda bir idari soruşturmaya maruz kalan kamu görevlisi hekimlerimizin, haklarındaki idari soruşturma sürecinde savunma haklarını etkin ve yerinde kullanmaları, idarenin de savunma hakkının etkin ve yerinde kullanımına olanak tanıyacak usulü gereklere uyması elzemdir.

Bu kapsamda bilinmesi gereken en temel ilke ve kural, bir idari soruşturmaya maruz kalan kamu çalışanına savunma hakkı usulünce tanınmadıkça, o kişi hakkında disiplin cezası verilemeyeceğidir. Bu güvence, hem Anayasa’da (m. 129), hem de 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK, m. 130) lafzında açıkça yer bulmaktadır.

Ancak uygulamada soruşturma mercilerinin (idarenin), söz konusu savunma hakkını şekli bir unsur olarak algıladığı ve özde ihlal eden/kısıtlayan kimi usulsüzlükleri sıklıkla yaşama geçirdiği gözlenmektedir.

Anılan usulsüzlükler nezdinde ilk göze çarpan, savunma için bir süre tanınmadan, özellikle hemen sözlü ifade alma şeklinde savunma işlemlerinin yerine getirilmesi tutumudur. Oysa DMK ya göre (m. 130) savunması istenen kamu çalışanına, 7 (yedi) günden az olmamak üzere bir süre (mehil) verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle acele ile savunma vermeye davet edilmiş olan kişi, ispat açısından yazılı bir dilekçe ile, savunmasını hazırlayıp sunabilmek için bir süre talep etmelidir.

Görüldüğü üzere yasa lafzında yer bulan 7 günlük süre, asgari bir sınırdır ve her soruşturma sürecinin kimi somut özelliklerine ve gereklerine göre (örneğin; savunması istenen kişinin o süreçte izinde olması, soruşturmaya konu olayın kapsam ve niteliğinin büyüklüğü vb.) uzatılması da mümkün, hatta usulü ve gereklidir. Bu kapsamda savunma süresinin uzatılmasına dair talebin, yine ispat açısından yazılı bir dilekçeyle ve bu talebi destekleyen haklı ve somut gerekçelerle, soruşturma merciine sunulması gerekir. Ancak söz konusu süre uzatımı talebinin, yasa lafzında yer alan 7 günlük süre sınırı içinde yapılması beklenir.

Savunma hakkını özde ihlal eden/kısıtlayan usulsüzlükler içerisinde bir diğer yaygın usulsüzlük ise, savunmaya konu isnat/suçlama konusunda yeterli bilgi verilmemesi ya da hukuki ifadesi ile; bir isnata/suçlamaya maruz kalan kişinin “bilgilenme” ve “aydınlatılma” hakkının ihlal edilmesidir.

Nitekim kişinin, savunma hakkını etkin ve yerinde kullanılabilmesi için öncelikle; yöneltilen isnadın/suçlamanın (somut eylemin ve karşılık geldiği olası kural ihlalinin) kişiye açıklıkla (ve kural olarak yazılı) bildirilmesi; öte yandan kişinin soruşturma evrakına, aleyhindeki kanıt ve olgulara önceden ulaşabilmesi, bunları inceleme, bilme ve değerlendirme olanağının kendisine tanınması gerekir. Nitekim idari yargı da yerleşik kararlarında “Disiplin soruşturmasının amacını tehlikeye düşürebilecek belgeler ile sicil dosyası hariç, ilgilinin veya avukatının disiplin dosyasının tamamını incelemeye ve istediği belgenin bir örneğini almaya hakkı vardır” görüşündedir.

Eğer ki yukarıda değinilen bu usulü gereklilik yerine getirilmemiş (ya da kısmen, yetersiz ölçüde yerine getirilmiş) ve buna rağmen kişiden savunma talep edilmiş ise; bu usule aykırılığın mutlaka savunmada ayrıca ve açıkça ifade edilmesi önemlidir (örneğin;“… bu soruşturma kapsamında aleyhimdeki isnada dayanak olan bilgi ve belgelere, nitekim ilgi yazınızda da değinilen …. tarihli Disiplin Soruşturma Raporu’na ulaşma, bunları önceden görüp bilgi sahibi olma ve değerlendirme, her durumda soruşturma dosyasını görüp inceleme olanağı tarafıma tanınmamıştır. Söz konusu bilgi, rapor ve belgelerin birer örneği tarafıma verilmediği gibi, bunları görüp inceleme imkanından dahi mahrum bırakılmış durumdayım. Bu nedenlerle, iş bu soruşturma kapsamında savunma hakkımın keyfi ve ağır biçimde kısıtlandığını; soruşturma dosyası içeriğini görüp inceleme, gereğinde suret alma hak ve olanağının tarafıma tanınması talebimi ve bu yoldaki itirazlarımı; gereğinde ek savunma sunma hakkımı da saklı tuttuğumu; beyan ve talep ederim”). Zira bu usulü eksiklik ve bunun belgelenmesi; disiplin soruşturması sonunda eğer ki bir disiplin cezası uygulandığında ve buna karşı yargı nezdinde dava yolu ile hak arayışına gidildiğinde, önemli bir itiraz/dava gerekçesi de olacaktır.

Bunların yanında savunmanın, “pasif” değil “aktif” bir tutum ve eylem olarak kavranması ve yaşama geçirilmesi de önemli ve gereklidir. Bu kapsamda; sırf isnada/suçlamalara karşılık vermekle yetinilmemesi, kişinin haklılığını ve masumiyetini ortaya koyacak tanıkların ve kanıtların da belirtilmesi, elde olan kanıtların sunulması, elde olmayanların ise toplanmasının/temininin ve ayrıca lehe tanıklar da (kimlikleri ve ulaşılabilecek adres ya da telefonları) bildirilerek dinlenmesinin, bizzat soruşturma merciinden talep edilmesi gerekir. Eğer soruşturma mercii (idare) bu talep ve gerekleri haklı nedenler olmaksızın yerine getirmez ise, “eksik soruşturma” ile sonuca varmış kabul edilecek ve bu durum, yargı nezdinde dava yolu ile hak arayışında yine lehe etkili olabilecektir.

Bir idari soruşturmaya maruz kalan kamu çalışanı, savunma verme aşamasında ve bütün olarak soruşturma sürecinde bir avukatla temsil edilebilir, bir avukatın hukuki yardımını alabilir, bizzat avukatı ile ifade verme süreçlerinde yer alabilir.

Savunmanın mümkünse yazılı sunulması, özellikle ispat açısından ve yine savunma hakkının etkin kullanımına yararı nedeniyle tercih edilmelidir. Zira sözlü savunma yani ifade işlemlerinde kimi eksiklikler oluşması, kimi sözlerin ifade tutanağına geçmemesi ya da eksik geçmesi gibi durumlar olasıdır. Soruşturma mercii, yazılı savunma almak yerine sözlü savunma (ifade) almakta ısrar edebilir, ancak bu durumda dahi bir yazılı savunmanın hazırlanıp elde bulundurulması ve ifade metnine de buna dair kayıt düşülerek sunulması olanaklıdır ve usulüdür. (Örneğin; “sorularınıza verdiğim sözlü yanıtlar dışında hazırladığım … sayfalık yazılı savunmamı da şimdi ayrıca sunuyor ve dikkate alınmasını talep ediyorum” şeklinde bir beyanın ifade tutanağında yer alması ve yazılı savunmanın da verilmesi şeklinde).

Unutulmamalıdır ki “savunma hakkı”; hukuki güvenceye sahip “adil yargılanma hakkı” ve “hak arama özgürlüğü”nün de temel ve vazgeçilmez bir unsurudur ve hukuk düzeninin mutlak koruması altında bulunmaktadır. Bu kapsamda kişilerin; gerek adli, gerekse idari soruşturmalar nezdinde savunma hakkını etkin biçimde ve yerinde kullanması, soruşturma mercilerinin de bu hakkın gereğince kullanabilmesine olanak tanıması, bu hakkı herhangi biçimde engelleyip kısıtlamaması gerekmektedir.