Türkiye’de Hekimliğin Dönüşümü

Paylaş:

Dr. Kemal Oskay

ATO Genel Sekreteri

Hekimlik, yalnızca bedenin yaralarını sarmak, hastalıkları tedavi etmek değil, zamana ve topluma da tanıklık etmektir. Antik çağın Asklepionlarından Osmanlı’nın Darüşşifalarına, Cumhuriyet’in ilk sağlık ocaklarından bugünün şehir hastanelerine uzanan çizgide, hekimlik hep bir köprü olmuştur: biyolojiden psikolojiye, bireyden topluma, geçmişten geleceğe…

1990’lardan itibaren Türkiye’de sağlık sisteminde yaşanan dönüşüm, bu köprünün taşlarını yeniden dizdi.   Artık hekimlik yalnızca biyomedikal bilgiye yaslanan bir meslek değil; psikolojik dayanıklılık, sosyal sorumluluk ve kurumsal uyum gerektiren çok boyutlu bir kimliktir.

Hekimlerdeki Dönüşümün Biyopsikososyal Modelle Açıklanması

Biyopsikososyal model, hekimliği yalnızca biyolojik bilgiye dayalı bir pratik olarak değil; aynı zamanda psikolojik ve sosyal boyutlarıyla birlikte ele alır; insanı merkeze alan bir modeldir. Türkiye’deki dönüşüm, bu üç boyutun her birini yeniden şekillendirmiştir.

Biyopsikososyal model, sağlık ve hastalık kavramlarını yalnızca biyolojik etkenlerle açıklamanın yetersiz olduğunu savunan, insanı bütüncül bir çerçevede ele alan bir yaklaşımdır.  Bireyin sağlık durumunu anlamak için biyolojik (Genetik yapı, fizyolojik patolojik durumlar), psikolojik (Duygular, düşünceler, inançlar, stres düzeyi, kişilik özellikleri) ve sosyal (Aile, iş yaşamı, ekonomik durum, kültürel değerler, sağlık sistemine erişim) faktörlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini öne sürer. Bu model, 1977’de psikiyatrist George L. Engel tarafından geliştirilmiş ve biyomedikal modelin sınırlılıklarına bir alternatif olarak sunulmuştur.

Sağlıkta dönüşümü hastalık olarak ele alıp her boyutunu ve etkilerine tek tek bakalım:

1. Biyolojik Boyut: Klinik Uygulamalardaki Dönüşüm

Tanı ve Tedavi Olanakları: 1990’larda sınırlı teknoloji, 2000’lerden itibaren görüntüleme, laboratuvar ve dijital kayıt sistemleriyle genişledi.

Performans Sistemi: İşlem sayısına dayalı üretim, biyolojik boyutta niceliği öne çıkardı; niteliksel değerlendirme geri planda kaldı.

2. Psikolojik Boyut: Hekim ve Hasta Deneyimi

Hekim Psikolojisi: Artan iş yükü, performans baskısı ve sağlıkta şiddet, tükenmişlik riskini yükseltti.

Hasta Psikolojisi: Hasta hakları ve şeffaflık, beklentileri artırdı; ilişki daha eşitlikçi ama aynı zamanda daha talepkâr hale geldi.

Mesleki Kimlik: Prestijli bir meslekten, yıpranmış ama dayanıklılık geliştiren bir mesleğe dönüşüm yaşandı.

3. Sosyal Boyut: Kurumsal ve Toplumsal Yapılar

Kurumsal Dönüşüm: Genel Sağlık Sigortası, aile hekimliği ve şehir hastaneleri, hekimliği merkezi bir yapıya bağladı.

Toplumsal Algı: Hekimlik, “elit meslek”ten “hizmet sağlayıcı”ya kaydı.

Göç ve Küreselleşme: Genç hekimlerin yurtdışına yönelmesi, mesleğin sosyal dokusunu dönüştürdü.

Hekimliğin dönüşen değişen diğer boyutları

Meslek İtibarı/Onuru: 1990’ların Hekimliği

  • Kurumsal Yapı: SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve Sağlık Bakanlığı hastaneleri arasında parçalı bir sistem.
  • Mesleki Konum: Hekimlik toplumda yüksek prestijli, otoriter ve paternalist bir ilişki modeliyle tanımlanıyordu.
  • Sınırlılıklar: Uzun kuyruklar, altyapı yetersizlikleri, eşitsiz erişim.
  • Biyopsikososyal Yansıma: Biyolojik olarak sınırlı teknoloji, psikolojik olarak yüksek mesleki doyum, sosyal olarak “elit meslek” algısı.

Performans ve Etik Boyutları: 2000’lerin Dönüşümü

  • Kurumsal Yapı: Sağlıkta Dönüşüm Programı, Genel Sağlık Sigortası, aile hekimliği, performans ve döner sermaye sistemi.
  • Mesleki Konum: Gelir artışı ama iş yükü ve performans baskısı yükseldi.
  • Hasta-Hekim İlişkisi: Hasta hakları ve şeffaflık ön plana çıktı; hekimler daha hesap verebilir hale geldi.
  • Biyopsikososyal Yansıma: Biyolojik olarak teknoloji ve işlem sayısı arttı, psikolojik olarak tükenmişlik başladı, sosyal olarak hekimlik “hizmet sağlayıcı” rolüne kaydı.

Dayanıklılık: 2010 Sonrası ve Gelecek-Kaybedilen Göçe Hazır Hekimler

  • Kurumsal Yapı: Şehir hastaneleri, kamu-özel ortaklıkları, dijitalleşme (MHRS, e-Nabız).
  • Mesleki Konum: Daha kurumsal, daha şeffaf ama daha stresli bir meslek.
  • Toplumsal Algı: Sağlıkta şiddet olayları, artan beklentiler, genç hekimlerin göç eğilimi.
  • Biyopsikososyal Yansıma: Biyolojik olarak ileri teknoloji, psikolojik olarak dayanıklılık ihtiyacı, sosyal olarak mesleğin rolünün yeniden tanımlanması.

Sonuç

Türkiye’de 1990’lardan itibaren yaşanan sağlık dönüşümü, hekimliği biyopsikososyal düzlemde yeniden tanımladı. Hekimlik artık yalnızca biyomedikal bilgiye dayalı bir meslek değil; aynı zamanda psikolojik dayanıklılık, sosyal sorumluluk ve kurumsal uyum gerektiren çok boyutlu bir kimliktir.

Bu kimlik, yalnızca hastalıkları tedavi eden değil, aynı zamanda toplumsal belleği taşıyan, kurumların dönüşümünü yaşayan ve bireylerin umutlarını yeniden kuran bir varoluştur. Gelecek, hekimlerin biyopsikososyal bütünlüğü koruyabilmeleri, mesleki özerkliklerini ve toplumsal rollerini yeniden inşa edebilmelerine bağlıdır.

Hekimlere Çağrı

Bugün hekimlik, yalnızca klinik bilgiyle değil; dayanıklılıkla, toplumsal sorumlulukla ve ortak hafızamızla ayakta duruyor. Bizler, geçmişin izlerini geleceğe taşıyan bir mesleğin emanetçileriyiz.

Geliniz, bu dönüşümün yükünü tek başımıza değil, meslek örgütümüz TTB ve ATO ile birlikte omuzlayalım. Mesleki özerkliğimizi, toplumsal rolümüzü ve biyopsikososyal bütünlüğümüzü koruyarak yeniden inşa edelim.

Meslek onurumuzu koruyarak, performans baskısını aşarak, dayanıklılığımızı güçlendirerek… Birlikte dayanacağız, birlikte yeniden inşa edeceğiz.

BAŞKA BİR SAĞLIK SİSTEMİ ,
BAŞKA BİR HEKİMLİK,
BAŞKA BİR TÜRKİYE
MÜMKÜN!!