Yeni Açılan Cezaevleri Üzerinden Yaşanan Yaşam ve Sağlık Hakkı İhlalleri Üzerine Bir Değerlendirme

Paylaş:

Ankara Tabip Odası  İnsan Hakları Komisyonu
 

19 Aralık 2000 tarihi ile gündemimize giren F ile başlayan, L, T ve R ile devam eden, 2021 yılından itibaren de “S Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu”, “Y Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu” ve “Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu” adları altında açılan üç yeni cezaevi ile birlikte mahpus sorunları katmerlenerek artmış durumdadır.

Hukuk ve insan hakları örgütleri açılan bu yeni cezaevleri ile ilgili çeşitli raporlar hazırlamışlardır.

Bir sağlık meslek örgütü insan hakları komisyonu olarak biz de açılan bu yeni cezaevlerinin; bir insanın fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlığında açmış olduğu tahribatlara karşı dikkat çekmek, sorunları ortaya koymak ve çözümüne katkı sağlamak amacıyla ve mahpus mektupları, avukatlar ve yakınlarının iletmiş olduğu bilgiler ışığında yeni tip cezaevlerinin insan sağlığına yapabileceği olumsuz etkilerden bahsetmek istiyoruz.

Öncelikle açılan yeni cezaevlerinin en belirleyici özelliği mimari ve mühendislik yapılarıdır. Bu cezaevleri öncelikle tecrit, sosyal izolasyon, insansızlaştırma ve yalnızlaştırmayı kolaylaştıracak tarzda  projelendirilmiştir.

Yüksek güvenlikli ve Y Tipi cezaevleri, bahsettiğimiz kriterler anlamında en olumsuz koşulları barındırmaktadır. Aralarındaki tek fark mahpus sayısı yani kapasite ile ilgilidir. 3 katlı ve her katında tek kişilik hücre tipi odalar ve sadece 2. katta havalandırma alanının olduğu yapılardır. Her hücrenin tek penceresinin olması ve tüm pencerelerin apartman boşluğu gibi tanımlanabilecek tek alana açılıyor olması nedeniyle herhangi bir hücrede olabilen en hafif bir gürültünün bile tüm hücrelerde duyulması veya yankılanması şeklinde kurgulanmış bir mimari yapılanma söz konusu olması günün 24 saati gürültüye maruz kalma gibi ciddi bir soruna neden olabilmektedir.

Farklı davalardan yargılanan tutuklu ve hükümlülerin aynı alan içine yerleştirilmiş olması durumunda gürültüye maruziyet daha da artmaktadır. 

Hücre tipi odaların kendilerine ait havalandırması olmaması nedeniyle mahpuslar 2. kattaki havalandırma alanına götürülmektedirler. Havalandırma hakkı 1.5 saat olup mahpusların 22.5 saati hücrede geçmektedir.

Diğer cezaevlerinde havalandırma hakkı, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olanların dışındaki mahpuslar için, sabah sayımında havalandırma kapısının açılması ve akşam sayımında kapatılması şeklinde uygulanmaktadır. Yüksek güvenlikli ve Y Tipi cezaevlerinde havalandırmanın 1.5 saat olması ile yasalara aykırı biçimde mahpusların havalandırma hakkı kısıtlanmaktadır. Havalandırma alanının mahpusun hücresi ile direk ilişkili olmaması nedeniyle bu 1.5 saatlik sürede yağmurdan ve güneşten korunma ve tuvalet gibi acil ve kişisel gereksinimleri karşılanamamakta, havalandırma hakları ellerinden alınmaktadır.

Hücre kapıları sadece elektronik olarak açılmak üzere tasarlanmış durumdadır. Acil durumlarda elektronik ortamda yaşanacak sorunlarda mahpuslar hücrelerde kilitli kalabilmektedir. Ayrıca havalandırmaya çıkan mahpusun elektronik kapılar aracılığıyla ve tek başına çıkması, diğer mahpuslarla bir arada olamaması anlamına gelmekte olup ne yazık ki bu durum da bir yalnızlaştırma politikasıdır.

 

Ayrıca mahpus ile avukatı ve ailesinin görüştükleri alanların küçük ve kısıtlanmış olması dışında mahpus ve yakınlarının aynı mekanı paylaştıkları açık görüşmeler yerine ziyaret günlerinin her mahpus için ayrı ve tek olması, diğer mahpuslarla da görüşmeyi, sosyalleşmeyi engellemekte, sosyal izolasyona neden olmaktadır.

Yüksek güvenlikli cezaevlerinin pencerelerinde demir parmaklıklar yanı sıra güneş ışığına izin vermeyen sık örülmüş tel örgü bulunması da hem hava almayı hem de güneşten yararlanmayı engellemektedir. Yapılan itirazlara ise güvenlik gerekçesi öne sürülmektedir ki pencere önü alanın da cezaevi içi alan olarak yapılandırılmış durumda olması bu iddiayı çürütmektedir.

S Tipi cezaevlerinin en önemli özelliği ise hücrelerde kamera bulunmasıdır. Gün içerisinde 22.5 saatini bir hücrede geçiren mahpusların en mahrem halleri bile izlenmektedir. Diğer bir sorun ise özellikle kameranın görmediği, kör nokta olarak tabir edilen yerlerde işkence yapıldığına dair birçok iddia bulunmaktadır.

Hücre tipi yapılanma biçimi ceza infazında tecrit anlamına gelmekte, mahpusun tüm tutukluluk ve hükümlülük yaşamını yalnız geçirmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu tip cezaevi modellemesi hem ceza infaz yasasına hem de insan haklarına aykırılık taşıyan bir durumdur. Avrupa Konseyi İşkencenin Önlemesi Komitesi(CPT) de; “uzun süreli tecrit  ve hücre hapsinin işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olduğunu dolayısıyla insan haklarına aykırı olduğunu ve tecrit altında bulunan kişilerin zihinsel, bedensel ve sosyal sağlıklarının olumsuz bir şekilde etkilenebileceğini” vurgulamaktadır. Hapis cezası özgürlükten yoksun bırakılma dışında herhangi bir cezai yaptırım içermemelidir. Bu durum diğer tutuklu ve hükümlülerden de tecrit edilme yani mahpusun sohbet hakkının da engellenmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca aile, telefon görüşüne tek başına çıkarılıyor olması da tamamen insansızlaştırılma amacını taşımaktadır. Böylece izolasyon sadece hücre ve havalandırma gibi mekanlarda uygulanmakla kalmayıp, ortak alan olması gereken yerlere de taşınmış durumdadır.

Bir diğer sorun ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası mahkumu olmayanların da  bu tecrit/infaz rejimine tabi tutulması durumudur ki, bu da yasalara hem de ulusal ve uluslar arası insan hakları sözleşmelerine aykırıdır.

Fiziksel ve ruhsal sağlığın korunabilmesi için “yeterli, uygun ve değişken dış uyaranlara” ihtiyaç mutlak gerekliliktir. Uzun süren izolasyon insan sağlığı üzerinde geri dönüşümsüz bir çok zarara yol açar.  Tek kişilik hücrelerin mahpusun hiçbir canlı ile ilişki kurmasına olanak tanımayacak bir biçimde inşa edildiği düşünüldüğünde, havalandırma alanlarının “25 m2”, etrafının 8 m yüksekliğindeki duvarlarla çevrili olması bir mahpusun uzun yıllar sadece gökyüzü görerek tüm sosyal ve kültürel çevresinden izole bir biçimde yaşamaya mâhkum edilmesi ve ayrıca dışarıdan sürekli gözetim ve denetim altında tutulması durumu insan haklarına ve insan sağlığına aykırıdır.

İzolasyon duyusal ve algısal uyaranların azlığı, algı ve duyu bozukluklarının gelişmesine neden olabilmektedir. Bu durum bazı psikiyatrik hastalıklara yol açabileceği gibi görme ve işitme duyusunda azalma, yer, zaman, mekan oryantasyon bozuklukları, dikkat ve duygu durum bozuklukları gibi  problemlere yol açmaktadır.

Psikiyatrik rahatsızlıklar yaratmasının yanı sıra hücre tipi infaz sistemi; kısa-orta ve uzun vadede fiziksel olarak da birçok hastalığa neden olmaktadır. Dar, küçük ve güneş ışığı almayan bir alanda, yeterince hareket edemeden yaşamanın getirdiği bir yaşam; kas-iskelet sistemi hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kanser başta olmak üzere birçok hastalığa neden olmakta bir çok mahpus cezaevindeki yaşamını ağır hasta olarak sürdürmek zorunda kalmaktadır..

Cezaevlerinde ne yazık ki sağlık hakkına erişime ki başka yazının konusudur, çıplak arama, kelepçeli muayene, tekli ring araçları, fiziksel koşulları kötü mahkum koğuşları gibi bir çok nedenle ulaşamayan mahpuslar; hem hastalıklardan korunamamakta hem de hastalandıklarında tedavi olamamakta, sağlık ve yaşam hakları ellerinden alınmaktadır 

Hukuk, tıp ve insan hakları örgütleri ile diğer bağımsız uzmanlar tarafından diğer cezaevleri yanı sıra yeni açılan cezaevlerinin  koşullarının ve sorunlarının tespiti için ziyaretlerine izin verilmesi, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması, bütün bunların rapor haline getirilmesi talebimizle birlikte en önemlisi insan yaşamına ve onuruna aykırı olarak inşa edilmiş bu cezaevlerinin bir an önce kapatılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz.